Bu sohbete gönderdiğiniz mesajlar ve yaptığınız aramalar artık uçtan uca şifrelemeyle korunmaktadır.
: Merhaba Bülent Fidan. Markaların kadim dostunu çevrimiçi yakalamışken, sorularım olacaktı. Yazışalım mı?
: Elbette. “Kadim” sıfatı çok sorumluluk getirir. Çekindim bir an.
: Sorumluluk güzeldir. Kargalar biliyor. Yakıştırdım ama sağ gösterip, sol gaklayacağım ve karikatürden başlayacağım.
: Karikatürler, sergiler, İspanya Mizah Müzesi.
: Çizmeye ne zaman, nasıl başladın?
: Ortaokul ile başladım çizmeye.
: Çok genç yaşta başlamışsın.
: Lisede benim iyi bir ressam olacağım kanaatindeydi herkes.
: Ama liseyi bitirip işletme ve sonra iletişim okudum.
: Çizimle ilgili eğitime devam ettiğim tek nokta, Memet Güreli gibi isimlerden aldığım tasarım dersleri oldu.
: Üniversite sonrası sürekli olarak Avrupa, Çin, İran, Güney Amerika
: Sergilere ve yarışmalara katılmak için deli gibi karikatür çizip yolluyordum.
: Ama mizah dergisi karikatürleri gibi değildi benimkiler. Humor-kara mizah -eleştirel mizah ya da son yıllarda Grafik Mizah adıyla anılan türde, yani bir tür illüstrasyon tarzında çiziyordum.
: Özellikle Avrupa’da yıllardır, benim bazı tür işlerim her yere davet edilir oldu.
: Şuradan örnekleri görebilirler bulentfidan.com.tr/illustrasyon
: Gönderdiğim de profil fotoğrafından
: Barkodları kullanarak eleştirel karikatürler çiziyordum. O nedenle o dönemde beni Avrupa’da Barkod karikatüristi diye anmaya başlamışlardı.
: Tek bir “şey” çizen adam olmaktan vazgeçip her konuda çizmeye devam ettim.
: Yüzden fazla ödül, sertifika…
: 40’tan fazla ülkede sergi… Karma ve kişisel sergiler. Yurt içinde sergiler ve kitaplar derken bugünlere geldik.
: Yani ortaokulda kalmamış, ressam olmamışsın belki ama Barkod Karikatüristi lakabını almışsın
: Tebrikler
: Teşekkür ederim.
: Çizmek ve yazmak önemli meziyetler kendini nasıl hissediyorsun?
: Sanat alanları (aslında sanat kavramına inanmam) benim gözümde para kazanılan değil, tasarım üretilen ve de para karşılığı olmaması gereken alanlardır.
: Nasıl yani sanat ve sanatçı algısına ne olacak?
: ☺
: Bir yeteneğinin olması, seni diğerlerinden üstün tutmaz. Ama günümüzde sanatçı olmak ile ayrıcalıklı olmak bir olduğu için herkes meziyet sahibi bir sanatı olma derdinde.
: Yani ayrıcalık için yaratılmış bir sınıf gibi geliyor bana.
: Tasarım kavramını benimsiyorum. Ama sanat kavramını değil. Çok kişi kızıyor bu görüşlerime.
: Şimdi daha iyi anladım belki ayrıcalık ama üstünlük değil.
: Aslında geçmişe baktığımızda sanatçıların bir üstünlük durumu olmamış sanki.
: Belki çağımızda kavram kargaşalarının getirdiği bir sonuç anlatmak istediğin.
: Kargaşalar ve kargalar ne kadar uyumlu ?
: Anadolu’daki kilim dokuyan bir genç kızın kilime kattığı öykü, Günseli Kato’nun duvara astığı adına da sanat dediği kilimlerden çok daha değerli ve estetik hatta başkaldırı ve de eleştirel benim için.
: Antik çağdan rönesansa ve bugüne kadar sanatın hangi alanı olursa olsun, sanatçılar hep korunmuş, beslenmiş, gözetilmiş yani bir sınıf olarak görülmüş.
: Zaman zaman para kazanmasalar bile üstün tutulmuşlar.
: Farklı bir noktadan yaklaştın benim için de ilginç oldu
: Bugün bile oryantal dansçı bir kızımız TV’ye çıkıp “ben sanatçıyım, değerim bilinmiyor”, diyor.
: Derdi o sınıfa dahil olmak. Çünkü günümüzde o sınıf özgürlükler sınıfı bir yerde.
: Ben de bir sanatçı olabilirim aslında kendime özgü sesim ve ilginç ceviz kırma sitillerim var.
: Türkiye’de Tasarım Kimliği ve Türk Kimliği seminerleri verdin.
: Tasarımcı diyelim. 🙂
: ?
: 2005’te başladım. Nielsen’in küresel araştırmalarının analizi ile.
: Yaşadığın coğrafyanın kültürel kodlarını doğru anlamak mühim mesele
: Türk markaları neden yok? Çünkü markalarımızın içinde Türk kimliğini yansıtan ve diğerlerinden ayrıştıran bir kimlik yok. Bunu ben değil, ABD’li ve Avrupalı tüketici söylüyor. Japon minimalizmi gibi…
: Çok doğru
: Yabancı tüketici “bölgesel kimlik ” dediği bu olguyu taşıyan markaları ayrıcalıklı buluyor ve tercih ediyor.
: Biz ise ne yapıyoruz?
: İtalyan tasarımı taklidi ürünlerle marka yapmaya devam ediyoruz.
: Mobilyadan tekstile hemen hemen her alanda böyle.
: Peki İtalyan tasarımı yapan Türk markalarını, asılları varken neden tercih etsinler?
: Güzel konu seminlerde ele aldığın da bu konular mıydı?
: Türkiye’ye geldiklerinde Anadolu motifleri, yerel kumaşlar ve yerel kıyafetler en çok ilgilerini çeken ve alıp evlerine götürdükleri ürünler. Neden acaba?
: Evet. Ve tabii ki uzun bir seminer ve bilimsel temeli çok işledim.
: Çok önemli
: Sonuç olarak bir Türk tasarım kimliği yaratmamız ve onun üzerine üretmemiz lazım.
: Dünyada örnekleri çok.
: Bunu başaran örnek verebileceğin markalar var mı?
: Türkiye’de hala yok.
: ürüne kilim motifi koyunca, turkuaz renk, kırmızı-beyaz renk koyunca kimlik olmuyor.
: Kimlik nesnelerden değil, kavramlardan çıkar.
: Misafirperverlik
: Kaos
: Mozaik
: Gibi bir kavram olmalı.
: Almanların yapısalcılık temelindeki gibi
: Japonların ying-yangta özetledikleri minimalizm gibi
: Evet şimdi düşündümde bir kavram bulmak istesek ne söylerdi insanlar
: İskandinavların dev motiflerde ve doğal ürünlere yansıttıkları naturalizm gibi.
: Benzer bir durum aslında Türkçe konusunda da hassasın Dilinizden Utanmayın, Dilin Kemiği Yok Kuralı Var kampanyalarını gerçekleştirdin.
: Misafirperverlik bence eskisi kadar yaşanmasa da hala en güçlü yanımız.
: Dil ile ilgili hala kapışıyorum insanlarla 🙂 Pek sevmiyorlar beni.
: Evet yeni gördüm. Mesela Kristal Elma organizasyonuna bir mesajın vardı. “ampersant” yerine GURURLA ve TÜRKÇEYİ KATLETMEYEREK “VE” kullanın diyorsun.
: Bir toplumun bir sonraki kuşağa aktaracağı iki önemli alan vardır. Dil ve mimari. Bunlar en önemli kültür aktarıcılarıdır.
: Dil devamında edebiyat, haber, bilgi, kayıtlar gibi dev bir alanı getirir.
: Mimari ise mutfak kültüründen uyumaya, misafirlikten tüm yaşam şekillerine kadar her şeyi kapsar.
: Bu iki alanı mahvederseniz, kültürünüz yok olur.
: Mimaride kaybettik. Dev camlı gökdelenler biz değiliz.
: Etrafımızdaki kimliksiz camiler de biz değiliz.
: Evlerimiz mi? kaliforniya tarzı villalar satıldı İstanbul’da uzun dönem.
: Dil var şu anda elimizde kalan. onu korumak ve geliştirmek zorundayız.
: O yüzden söyleniyorsun haklı olarak
: Dil için çaba harcamak gerekiyor
: İngilizler, Fransızlar ya da Ruslar… Dilleri ve edebiyatları ile gurur duyar ve bunu kültürel malzeme olarak kullanırlar. Ya biz?
: ve yerine & kullanıyoruz
: Nazım sürgünde öldü. Orhan Kemal ders kitaplarında bile yok.
: Ampersant kullanmalarını aklım almıyor.
: Bir de Sezen Feat Yaşar gibi samaçlık var.
: Feat sözcüğünün Türkçesi yok mu?
: Aaa evet Karga Feat Bülent Fidan diye başlık mı atsam
: Kargalar en sevdiğim kuşlar. yapma öyle bir şey.
: Bu güzel işte
: Hiç karga çizdin mi?
: Çok
: Kargayı benim kadar seven bir de Hatice Gökçe var.
: Karga, ana konumuz onunla. 🙂
: Harika.
: Türk Tasarım Kimliği belirleme kısa bir yol değil. Toplumsal bir uzlaşı olması gerekiyor.
: Ama kanaatimce, ülkede pek çok sorunun çözümüde orada. Dil ve mimarinin de.
: Karga’dan selamlar ilet, kendisine.
: Seve seve iletirim.
: Çözümler her zaman insanın elinde çözmek istediği sürece tabi
: Aynen öyle.
: İsterse.
: Özel bir sorum var. Göstergebilim dersleri verdiğini biliyorum görselin öne çıkmaya başladığı bu dönemlerde
: Çaba gösterirse.
: dijital ile özellikle
: daha çok gündem olması gerekmiyor mu?
: Neyin? Göstergebilimin mi?
: önemsenmesi demek istedim
: Göstergebilim bir analiz yolu.
: Göstergebilim içinde de marksist, toplumsalcı, yapısalcı vs. pek çok analiz yolu var.
: Günümüzde ise ne yazık ki analiz etmek artık başka yöntemlerle yapılıyor
: Kimi dini analizlerle ilerliyor, kimi tek bir psikiyatrik kurama bağlı hareket ediyor, kimi başka bir yol ile.
: Göstergebilimdeki temel ise her bir göstergenin başka göstergelerden oluştuğu ve aslında sonsuza kadar analiz edebilmeniz. Sadece görsellerle değil, kavramlarla da.
: Ben de danışmanlık nedeniyle son yıllarda özellikle antropolojik, sosyoloji temelli analizlere yönelmiş durumdayım.
: Bunlar da gösterge temelinde analize giriyor benim tarafımda.
: Danışmalıktan bahsetmişken Marka Danışmanlığı nasıl bir iş? Gerçi elimizde bilgi var ama biraz pratikten bahsetmek isterim.
: ?
: Marka danışmanlığı iki bölüme ayrılabilir.
: İlki marka kimliği, marka kişiliği, marka konumlandırma gibi markanın temel ifadesel öğelerinin oluşturulması…
: İkincisi ise temel öğelerin oluşturulmasının ardından marka genişletme, esnetme, marka elçiliği, marka sadakati, marka deneyimi gibi geliştirme ve büyütme alanlarının yönetilmesi.
: Danışmanlar bu süreçlerin neresinde
: Bu iki alanda da hizmet verebilir marka danışmanı. Süreçlerin tamamını üstlenirler ya da yönetirler.
: Marka danışmanlığı için ekonomi, sosyoloji, işletme, pazarlama, eğilimler, moda, dönemler, kuşaklar, tarzlar gibi pek çok alanda çok iyi bilgi edinmek gerekiyor.
: Yani danışmak olmak için bilgi ve tecrübe şart
: Çünkü, marka danışmanlığı bir analiz yöntemi gibidir.
: Sevdim bunu
: Bir sorunu çözmek için onu etkileyen onlarca farklı noktayı tespit edip birbirleriyle ilişkisini analiz etmek şart. Pazarlama araştırmaları burada en önemli yardımcımız.
: Her marka danışmanı belli alanlarda uzmandır.
: Veriler ve doğru okumalar
: Mesela ben uzman olmadığım bir alanı söyleyeyim kolay şekilde.
: Marka Değeri hesaplama
: Hiç uzman olmadığım, iyi bildiğim ancak bir uzman analiz firmasıyla yapılması gereken bir iş.
: Bilmediklerimizi kolaylıkla söyleyebilmeliyiz ??
: Ben söylüyorum. Sonra üstüme kalmıyor böylece. 🙂 🙂 🙂
: İyi strateji 🙂
: Marka soyut bir kavram tamamen algıdan oluşuyor aslında bu noktada kurumsal imaj için Markaların en çok gözden kaçırdığı ya da dikkat etmesi gereken nokta nedir?
: Aslında çok da soyut değil.
: Cep telefonun ne marka?
: Karga her markayı kullanıyor ??
: iPhone ve Samsung.
: iPhone kullanıcıları, yapılan araştırma ile kendilerini belli, orta-üst bir yaşam tarzına sahip sosyal bir kitleye mensup hissediyorlarmış.
: Aslında somut bir durum değil mi?
: Mesele telefonun özellikleri değil aslında.
: His soyut değil mi ben zaten uçuyorum üst bir yaşam tarzım var ?
: Bir statüye sahip olmak ya da bulunduğu statüyü korumak. kendini temsil.
: grubun yaşam tarzını yaşamak somuttur artık.
: bir yazı da soyut olduğundan bahsetmiştin aslında ama evet somut da diyebiliriz belki yeni bir kavram bulmamız gerekecek bunu düşünelim
: ??
: O zaman şuradan devam edelim kurumsal imaj için Markaların en çok gözden kaçırdığı ya da dikkat etmesi gereken nokta nedir?
: Tek bir formül ya da kural ya da nokta yok aslında. her marka – kurum kendine has ayrı ayrı değerlendirilmeli
: Kurum markası ile ürün markası ayrı ayrı değerlendirilmeli.
: Evet kritik bir nokta
: Kurum markası büyük oranda B2B kanalındadır.
: Ancak bazen kurum markası ürün markasını etkiler.
: Denklem gibi
: Kurum markası, ürün markasının marka mirası, marka destekisi, güç unsuru olabilir.
: Bu nedenle ayrı değerlendirilmeli.
: En önemli nokta ise kurum markasının daha çok “itibar” yönetiminin yapılması gerekliliğidir.
: Ürün markasında kullanıcı markanın fiziksel, duygusal ve kendini tatmin noktalarındaki vaatlerini değerlendirir.
: Kurum markasında ise güven, saygınlık ve süreklilik en önemli noktalardır ve itibara işaret eder.
: Bu nedenle kurum markasında ve ürün markasında imaja katkı sağlayan unsurlar değişir.
: İtibar mühim mesele
: Kurum markasında kurumun sahipleri, yöneticileri, kurumun iş alanı, kurumun sosyal sorumluluk çalışmaları, verdiği inanç vs. etkindir.
: Ürün markasında (hizmet markası da) tüketiciye sunduğu vaatler önem taşır.
: bu yüzden de ikisinin marka yönetimi kesinlikle ayrı planlanmalıdır.
: Kritik nokta bu aslında
: Belki sadece bunu algılamak sorduğum sorunun cevabı olabilir
: Aynı kimlik, kişilik ve konumlandırma olabilir, ancak strateji ve planlar ile konseptler ayrışmak zorunda.
: Markaları beslerken teknoloji de önemli demiştin bir yazında Dijitalin gelişimi ile Markalar için neler değişti?
: Çok anlattım. Fütürist abla gibi değil bakış açım ama söyleyeceklerim fütürizme kayıyor olsa da bir gerçekliğin içindeyiz şu anda.
: 2010 bana göre bir devrimin başlangıcı.
: 3D yazıcı
: Bulut sistemi
: Sosyal medya
: ticaretin bir bölümünün dijitalde yaşamaya başlaması
: Üretim ve tüketim şeklinin değişmesi bir devrimdir.
: Şu anda bir devrimi yaşıyoruz.
: 4.0 falan değil bu.
: Dijital Devrim
: Sanayi devrimi kadar güçlü bir devrim. Üretim ve tüketim şekli değişiyor. Bu da sosyal yaşama yansıyor.
: Kargalar bile sahaya indi?
: Bir süre sonra bankaların kredi kartları kapanacak.
: GSM operatörleri sigorta dahil, para transferi dahil hatta mevduat toplama dahil tüm izinleri alacaklar.
: Cihaz dediğimiz şey laptop falan olmayacak. Gelişmiş cep telefonları olacak .
: Bunu 1995’de de söylemiştin değil mi??
: tüm cihaz olacak.
: Mobil gerçeği
: Evet.
: Hafızam kuvvetlidir, Karga olarak, bilirsin.
: Sağlık sistemi nesnelerin interneti gelişerek üzerimizde olacak.
: eğitim farklılaşacak.
: Daha yeni başlıyoruz diyorsun korkmalımıyız sence?
: her şeyin yanında hepimiz balkonda ya da bahçemizde büyük ya da küçük 4D, 5D ne olacaksa yazıcılar kullanacağız ve evde üreteceğiz.
: biz üretip birbirimize satacağız.
: belki de yüzyıllar öncesindeki gibi
: Markaların belki mağazaları bile olmayacak artık. Ya da büyük kısmının.
: Bu dönüşümü anlamak önemli markalar için
: bulut üzerinden tasarımı yollayacaklar bize. biz de üretirken devlete vergisini vereceğiz.
: ilginç açıklamalar şimdi tüm öngörüler kayıt altında yaşayarak göreceğiz 95’de olduğundan daha avantajlı bir durum
: Bazı fütüristlerin dediği gibi ROBOT mobot değil olay. Olay bu. Üretim ve tüketimin değişmesi.
: Evet.
: Uzun yıllardır yayıncılık alanından varsın şimdi BrandMap ile devam ediyorsun. Bilgi Paylaşım Platformu yayını” diyorsun BrandMap için tam olarak nedir anlatabilir misin?
: O zaman 1995’te “bir şey sinyal alıp verebiliyorsa ve bunu biz yönetiyorsak, gelecekte faturalarımızı burdan kesebiliriz diyordum”.
: BrandMap birinin değil aslında. Yazarları çok, katılımcıları çok. Pek çok konuda yazarlarımızın kararları önemli. Verilen eğitimlerde eğitmenlerin kararları önemli. Dışarıdan her türlü öneriyi değerlendiren bir kolektif yapı burası.
: Örneğin, eğitim kısmı yepyeni bir dönemi başlatacak Eylül’den sonra. BrandMap Campus geliyor.
: İlk defa dijital kargada ?? güzel habermiş
: Uçarak gelirim
: Kabataş’tan Galata’ya kadar büyük bir kent içi kampüs yöntemine geçiyoruz.
: Evet ilk defa sende yazıyorum bunu.
: Her zaman gel.
: Etkileyici geliyor
: Şu anda 20 mekan kampüs içinde.
: Eğitim salonları, tiyatro salonu, spor salonu, 4 kafe, Cihangir Parkı,Cihangirdeki 2 önemli merdiven gibi değişik alan ve yerler eğitim alanlarımız.
: Kurumsal ve bireysel, hem marka üzerine hem de hayat üzerine bir eğitim dünyası.
: Ciddi bir çalışma bu bomba etkisi ??
: Üstelik üniversite sertifikalı. Bir üniversite ile tam zamanlı anlaşma yapıldı. Diğerleri gibi katılım belgesi falan değil. Sertifika verebiliyoruz.
: Bunların yanında tabii ki tasarım ofisi devam ediyor. Dergi devam ediyor, bazı müşterilerimizin kurumsal dergileri var onlar devam ediyor, eğitim planları sürüyor.
: çalışmak iyidir bir kaç işi birden yapmayı seviyorsun
: Dergi merkezinde büyük bir kütüphane oluşturduk. Bir aplikasyon yazılıyor şu anda. Buradan kitap alabilirsiniz ve aşağıdaki ya da çevredeki bir kafeye okuduktan sonra bırakabilirsiniz.
: Evet, hep en az iki işi aynı anda yaptım. Seviyorum bu tempoyu.
: Reklamcılık-akademisyenlik.
: Reklamcılık-dergicilik
: Reklamcılık-yayıncılık
: 2018’e ciddi projeler ile gireceksiniz izliyor olacağım
: Marka danışmanlığı -tasarım
: Marka danışmanlığı- yayıncılık
: Kitapların? 7 tane de kitabın yayınlandı.
: Arada onlar da var ??
: şu anda yayına hazır çok sayıda kitap var yine. Ama tekrar tekrar okunması lazım. hata olmaması için. zamanım oldukça onları okumaya çalışıyorum.
: Eğleneceğim şeyleri kitap yapmaya çalışıyorum.
: Yayınlananların bir kısmı karikatür albümü.
: homines dum docent discunt İnsanlar öğretirken öğrenir hayat felsefeni mi anlatıyor
: biri Türkiye’nin ilk ve tek grafiti kitabı.
: öbürleri reklam üzerine
: şimdi de hemen çıkmasını istediğim kitap marka sözlüğü. 3 yıldır elimde kaldı.
: marka sözlüğü kısa kısa nedir gibi mi?
: evet.
: ben de her seminerimde anlatacağım konuyu yeni baştan ele alırım.
: yeni yeni şeyler öğrenmeyi sürdürürüm böylece.
: içerikleri görselleri beğeniyorum tasarımcı yönü ortaya çıkıyor ?
: bu yüzden insan öğretirken öğrenir bakış açısı beni çok iyi anlatıyor.
: Gelelim hızlı sorularımıza
: Dijital Karga okuyucularına kitap önerilerin var mı?
: O kadar çok ki.
: Ama her şeyi bir yana bırakıp öncelikle Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları serisini okumalarını öneririm.
: İş kitapları kendi alanları ile ilgili zaten önermeme gerek yok. Ama özellikle Uğur Batı kitapları…
: Uğur Batı severim ?
: En sevdiğin renk
: Herkes kendi analizine göre kitap alanı seçebilir. Örneğin Mahfi Eğilmez, ekonomik analizlerini polisiyeler üzerinden anlatır. 🙂
: Mavi
: En sevdiğin şehir
: Zor soru. Çok var.
: şehirleri seviyorsun ama ilk aklına gelen
: Bozcaada, Ünye, Kaş… Büyük kentleri sevmiyorum.
: aldık kabul ettik 🙂
: En sevdiğin kelime
: Mardin ayrı bir yer.
: Gereksiz. 🙂
: Son zamanlarda bunu seviyorum.
: bu günlerde çok kullanıyorsun
: Evet. 🙂
: ?
: En sevdiğin emoji
: Aslında hiçbirini sevmiyorum. Çok itici buluyorum onları ama yine de kullanıyorum.
: 🙂 bu.
: Yeni iletişim
: En sevdiğin sosyal medya mecrası
: Twitter.
: Çocukken hayalindeki meslek neydi?
: Benim için haber kaynağı haline geldi.
: Ressamlık mı?
: çocukken hatırlamıyorum. Ama hep bir orkestrada arkada bir sürü vokal olur ya, onların arasında olmayı eğlenerek şarkı söylemeyi hayal ederdim. Onlar hep eğlenceli görünürler.
: 🙂
: ??
: Bir de çiçekçilik yapmayı. bahçede çiçek aşılama ekme falan.
: Şimdi lovemark diyeceğim kızacaksın ama beğendiğin bir marka var mı?
: Camper Ayakkabı
: WhatsApp röportajını nasıl buldun ?
: Röportajlarla ilgili bir içerik paylaşmıştın ☺☺
: Çok zaman geçmiş.
: Güzel geçiyor.
: ☺☺
: Keyifli bir sohbet oldu benim için yeni çağın röportajı diyorlar farklı bir kategori
: 🙂
: Ama bir dakika.
: Yeni çağın röportajını Twitter’da biz yaptık yıllar önce.
: 🙂
: Şok
: Hatta açık oturum bile yaptık. Ciddiyim.
: Çok zaman geçmiş ?
: Twitter üzerinden mi?
: Evet. Saati, günü, süresi, moderatörü belliydi. Planlayıp yaptık.
: Güzelmiş aslında twitter üzerinden platform olarak iyi ama 140 karakter olması belki eksi yanı olmuştur
: Kimler vardı?
: Bir süre sonra yüzlerce kişiyi yönetmek zor olmuştu, karışmıştı ortalık ama becerdik 🙂
: Evet dış etkenler de var. Tebrikler, devamı gelmez mi?
: Birinde moderatördüm. Biri sadece üniversite öğrencileri ile oldu. Diğeri sektör içindeki profesyonellerle.
: Gelmez. Çünkü diğer bizi takip edenler bir süre sonra takibi bıraktı. Bu kadar mesaj ve yorum yüklenince. 🙂 O yüzden ikincisini gece yapmıştık.
: WhatsApp Röportajı için önereceğin isimler var mı?
: WhatsApp’ta tek seferliğine grup yaratıp ya da Scorpta yapılabilir açık oturum türleri.
: WhatsApp için sürpriz planlarım var.
: Hatice Gökçe, İlyas Başsoy, Özen Yula, değişik alanlardan.
: Harika
: Karga karikatürlerinden gönderirsen şuracığa eklerim, Bülent Fidan. Yeni projelerini heyecanla bekliyoruz. Faydalı ve eğlenceli bir sohbet oldu. Öğretirken öğrenmeye devam ettiğin daha da başarılı günler dilerim. Beni de unutma.
: Unutmam. Benim için de keyifliydi. Dilerim yüz yüze de sohbet ederiz. Dergiye beklerim.
: Ziyareti severim mutlaka ?