Mesajlar uçtan uca şifrelidir. WhatsApp da dahil olmak üzere bu sohbetin dışında bulunan hiç kimse mesajlarınızı okuyamaz ve dinleyemez. Daha fazla bilgi edinmek için tıklayın.

: Gak. Değerli Tunç Vidinli’yi çevrimiçi buldum. Sorularım var. WhatsApp Röportajı’na var mısın? 🐦⬛

: Selam, tabi ki…

: Öncelikle seni tanıyalım. Bilenlere hatırlatmış bilmeyenlere ceviz atmış oluruz 🤓

: Kendinden kısa bahsedebilir misin? Kargastik sorularla devam edelim sonrasında 🤓😎

: Elbette, memnuniyetle kendimi tanıtayım.
Ben, Tunç Vidinli, 1976 yılında İstanbul’da sanayici bir ailenin ferdi olarak dünyaya geldim. Büyük dedem Mustafa Özgür, Kayseri’den Adana’ya gelerek Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk tekstil fabrikalarından biri olan Milli Mensucat Fabrikası’nın ve Akbank’ın kurucuları arasında yer almış, Cumhuriyet tarihimizin ilk sanayicilerindendir.
İlk, orta ve lise eğitimimi İstanbul’da tamamladıktan sonra, üniversite eğitimimi Ankara’da İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi’nde aldım. Mezuniyetimin ardından, aile şirketlerimizde çeşitli pozisyonlarda görev alarak iş hayatına atıldım.
Sonrasında çeşitli girişimlerim oldu, Türkiye’nin ilk internet girişimcilerinden biriyim. Ancak, ilk girişimlerimde beklediğim başarıyı elde edemedim. Bununla birlikte, bu deneyimler kişisel gelişimime büyük katkı sağladı ve iş dünyasında edindiğim dersler sayesinde daha sağlam adımlar atmamı sağladı.
Daha sonra, önemli aile şirketlerinde üst düzey yöneticilik ve genel müdürlük görevlerinde bulundum. Ancak, çocukluk ve gençlik yıllarımdan beri severek yaptığım insanlara mentörlük yapma, ders verme hobimi, aile şirketi geçmişim ve iş yönetimine olan ilgimle birleştirerek aile şirketlerine danışmanlık hizmeti vermeye başladım.
Yıllar içinde, aile şirketleri danışmanlığı alanında kendimi geliştirdim ve bu alandaki hizmetlerimi daha sistematik bir yapıya oturtarak butik bir danışmanlık şirketine dönüştüm. Bugün, ekibimle birlikte aile şirketlerine aile anayasası hazırlanması, kurumsal yönetime geçiş ve yönetim danışmanlığı gibi alanlarda hizmet vermekteyiz.
Aynı zamanda, aile şirketleri ve kurumsallaşma süreçleri üzerine çeşitli kitaplar yazıyor ve bu alanda uzmanlığımı geniş kitlelere ulaştırıyorum. Aile şirketleri danışmanlığı, aile anayasası ve yönetim danışmanlığı konularında, şirketlerin nesiller boyu sürdürülebilirliğini sağlamak için stratejik rehberlik sunuyorum.

: 🫥 Biraz uzun oldu sanırım.

: Kısa bile kalmış olabilir 😉

: Sorularımızla her başlığı açacağız 🙂

: Dört nesillik sanayici bir aileden geliyorsun. Bu geçmiş, kariyerini ve danışmanlık bakış açını nasıl şekillendirdi?

: Köklü bir aile şirketinin içine doğmak ve aile şirketlerinin içinde büyümek, insanı ister istemez bu konuların kucağına atıyor. Anne tarafım da, baba tarafım da sanayici ailelerden geliyor. Aile şirketleriyle büyüyen biri olarak, bu yapıların güçlü yönlerini, zorluklarını ve sürdürülebilirlik sorunlarını ilk elden deneyimleme fırsatım oldu.
Girişimci de insandır babam. Bu konulara görerek, deneyimleyerek büyüyor insan. Aile içindeki iş dinamiklerini, nesiller arası geçişin nasıl sancılar yarattığını ve profesyonelleşme sürecinin önemini bizzat yaşayarak öğrendim. Bu süreçler, iş hayatıma, danışmanlık ve koçluk bakış açıma büyük ölçüde yön verdi. Aile şirketlerinin büyümesini, kurumsallaşmasını ve sürdürülebilirliğini sağlamak için danışmanlık yapma yolunu seçmemde en büyük etkenlerden biri de bu yaşanmışlıklar oldu.

: Kargalar da uzun yıllar yaşıyor. Nesiller arası aktarım bizde de var, nispeten daha kolay oluyor bizde. Konular belli zaten 🙃

: Evet enteresan canlılar kargalar. Ciddi bir aktarım olayları var var 🙂

: Ailenin mutlaka etkisi var ama aile şirketleri danışmanlığı ve veliaht koçluğu gibi alanlara yönelmenin arkasında aile dışında da bir motivasyon var diyebilir miyiz?

: Var tabi. Çocukluğumdan beri gitar çalarım ben ve gitarı çalmak kadar birilerine öğretmek de bir şekilde mutluluk verdi bana. O yıllarda gitardan kafamız şişince “sen ne olmak istiyorsun, gitarla nereye gideceksin, o konuda neler yapılabilir” gibi soruların üzerinde durduk.

: Yerinde bir tespitle stratejik bir yol çizmişsin. Olmak istediğini anlatan çok insan olmuştur bu yolda. Yolun başından bugüne dek ordaki değişimi nasıl görüyorsun? hem insanlarda hem meslekte.

: Türkiye’de gündemin hızlı değiştiğini ve dünyada da teknolojinin gelişimini düşününce çok şey yaşanmıştır.

: Öğretmenliğe başladığımda, bu çeşit bir danışmanlık modeli ya da aile şirketleri danışmanlığı kavramı bugünkü kadar yaygın değildi. Ailemle çalışmaya başladığım gençliğimin ilk yıllarında, bizim şirketimizde staj yapmak veya deneyim kazanmak için gelen eş dost patron çocukları olurdu. Benim danışmanlık sürecim de aslında onlara mentörlük yaparak başladı diyebilirim.
Bu işin teknolojiyle doğrudan bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Teknoloji, bilginin yayılmasını ve işimizi yürütmemizi kolaylaştıran bir araç. Örneğin, seninle şu an teknoloji sayesinde yazışıyoruz, bilgiye çok daha hızlı erişebiliyoruz. Ancak, işin temelinde insan doğasının yasaları var ve bu yasalar binlerce yıldır değişmedi.
Birkaç yüz yıl önce de bir kral, krallığını devam ettirmek istiyordu. Bugün bir aile şirketi patronu da işini sonraki nesle devretmek istiyor. Güç, miras, sürdürülebilirlik ve yönetim konuları, binlerce yıldır insanlığın gündeminde olan meseleler. Değişen tek şey, bu süreçleri yönetme biçimlerimiz ve kullandığımız yöntemler.
Aile şirketleri danışmanlığı, sadece kurumsallaşma süreçlerini yönetmekten ibaret değil. Aile dinamiklerini anlamak, liderliği şekillendirmek ve nesiller boyunca devam edecek bir sistem kurmak gerekiyor. Bu yüzden, işim teknolojiyle değil, insan doğasıyla ilgili diyebilirim.

: Meselemiz disiplinlerden bağımsız hatta onları da etkiliyor desek yanlış olmaz. Yani kurulan sistem şirket içerisindeki teknolojinin kullanımını da belirliyor.

: Yani…

: O halde aile şirketlerinin sürekliliğini sağlamak en büyük meydan okumalardan biri. Bu alanda en sık yapılan hatalar neler?

: Bence en büyük hata, ailede başlıyor. Dünyanın herhangi bir yerinde bir insan kötü bir şey yapıp bir zarar veriyorsa, bunun arkasında bir ailenin yetiştiremediği bir evlat vardır. Aileler çocuklarına iş disiplini, sorumluluk bilinci ve liderlik becerisi kazandırmazsa, şirketin sürdürülebilirliğini sağlamaları da mümkün olmaz. Aile şirketlerinin başarısızlıklarının çoğu, işten önce insan yetiştirme sürecinde yapılan hatalardan kaynaklanıyor.
Ancak sadece insan faktörü değil, yönetimsel hatalar da aile şirketlerini zorlayan en büyük meydan okumalardan biri. En yaygın hatalardan biri de şirketin başına liyakat yerine soy bağıyla birini getirme çabası. Birçok aile şirketi, yönetim rollerine mutlaka bir aile bireyini koymaya çalışır. Ancak her aile üyesi, şirketi yönetmek için uygun olmayabilir, değil mi? Bunu gayet net görebiliyoruz.
Aile işin sahibi olmalı, sahiplenmeli ama yönetmek yerine denetleyici ve stratejik bir konumda durmalı.

: Merkeze sadece aileyi sadece şirketi almak yanlış bir yaklaşım o zaman. Süreci doğru anlamak ve şekillendirmek için bütün olarak ele almak gerekiyor. Tam bu noktada bir veliahtın ya da ailenin hangi yetkinlikleri geliştirmesi gerekiyor?

: Tabii ki öyle. Bir ailenin en öncelikli konusu eğitim olmalıdır. Bu hem çocuk yetiştirmede hem de şirketi ayakta tutmak için yönetimsel gelişimde geçerlidir.
Bu denklemde, veliahtı iş süreçleri içinde yetiştirmek zannedildiği kadar kritik bir mesele değil. Eğitim ve gelişim zihniyetine sahip, işinin bugünü kadar geleceğine de hakim olan bir aile içinde yetişen evlatlar, yönetimde büyük hatalar yapmaz.
Bunun yanında, insani meziyetler de çok önemli. Ahlak, adalet, dürüstlük, iletişim ve olmazsa olmaz demokrasi, güçlü bir aile şirketi yönetiminin temel taşlarıdır.

: Dünyadan örneklerine baktığımızda Türkiye’deki aile şirketlerinin oluşturduğu büyük resmi nasıl yorumluyorsun?

: Söylediğim gibi, aile şirketlerinin sürdürülebilirliği insan doğasıyla ilgili bir mesele. Temelinde psikolojik ve sosyolojik dinamikler yatıyor. İnsan her yerde, temelinde aynı insan, ancak Balkanlar’dan Asya’nın büyük bir kısmına kadar uzanan coğrafyada, Batılı toplumlara kıyasla kuralların uygulanışında farklar olabiliyor. Burada kadece kuralları koymak yetmiyor, bunlara uyulduğundan da emin olmalısınız.
Öte yandan, aile işletmeleri tüm dünyada ekonomilerin bel kemiği. Türkiye’de ise bu oran daha da yüksek. Bu yüzden, aile şirketlerinin uzun vadeli varlığını sürdürmesi ve büyümesi, ülke kalkınması açısından kritik bir öneme sahip. Şirket çerçevesinde aile çalışmaları, kurumsallaşma ve profesyonel yönetim süreçlerinin sağlam bir şekilde yapılandırılmasının, Türkiye’nin ekonomik gücünü ve küresel rekabetçiliğini artıracağına inanıyorum.

: Kargastik veriler varsa paylaşabilir misin? Fizikselde çok sesimi sevmezler ama dijital dünyada istatistik verdim mi kulak kesiliyor herkes 🐦⬛🤓

: Türkiye’ye ait sayısal veriler de olabilir dünyadan da…

: Bir takım veriler elbette var. Mesela, biliyoruz ki aile şirketlerinin üçüncü nesilden sonrasını görebilenler %3’ün altında. Ve şunu da biliyoruz ki, devir süreçlerindeki en büyük sorunlardan biri, sonraki nesillerin yeterince yetiştirilmemiş olması. Bu da %60 oranında bir problem olarak raporlanıyor. Bir diğer önemli veri de şu: Kurucu nesillerin yaklaşık %30’u, işi devretme ve emeklilik konusunda çekimser davranıyor. Yani, şirket içinde halefiyet süreci tam anlamıyla yönetilemiyor.
Tabi Türkiye’ye özgü daha güncel bir araştırma yapmak da gerekiyor. Bunun için de bazı planlarımız ve bu konular üzerine çalışan arkadaşlarla görüşmelerimiz var.
Neticede meselenin ne boyutta olduğu çok net. Aile şirketlerinin nesiller boyu devam edebilmesi için aile anayasası, halefiyet planlaması ve kurumsallaşma gibi konuların ihmal edilmemesi gerekiyor.

: %3’lük dilime girenler için sayısal olarak net olmasa bir tahminim var

: Türkiye’ye de ekonomik anlamda yön veriyorlar dediğin gibi

: Öyle…

: Kategorize etmek mümkün mü bu şirketleri ya da %3’lük dilime aday olanları?

: Sektör bazında da olabilir ürün/hizmet türüne göre de olabilir

: Aile şirketleri her yerde. Küçük bir bakkal da bir aile işletmesi; Ford ve Samsung gibi küresel devler de var. Bu yüzden sektörel bir ayrım yapmak çok uygun değil.
Ama şunu net görebiliyoruz. Uzun vadeli sürdürülebilirliği sağlayan aile şirketleri, genellikle daha üst düzey işlere yönelenler oluyor. Ya da mesela ihracat yapabiliyorlar, sektörlerinde dünya devleriyle rekabet edebiliyorlar.
Daha basit ve standart işler yapanların, kurumsallaşma ya da işlerini nesiller boyu sürdürebilme konusunda daha fazla sorun yaşadıklarını görüyoruz. Özetle, ayakta kalmayı başaran şirketler, büyümeye ve uluslararası rekabete daha fazla açık olanlar.

: Tam yerinde olacak bu soru 😎

: Bir lideri, yöneticiden ayıran en temel özellik nedir?

: Evet işte bu meseleleri düşünebilenlerin daha vizyoner olduklarını anlayabiliyoruz.
Lider demek önden giden, yol açan demek. Yönetici ise adı üstünde, yöneten kimse. Bir yönetici iyi bir lider olabilir, olmayabilir. Benim açımdan iyi bir lider yönlendirdiği, arkasından sürüklediği kitlelerin o konu bağlamındaki mutluluğunu huzurunu koruyabilendir.

: Devem edip bitirelim mi?

: İç disiplin ve motivasyon konusunda sıkça vurgu yapıyorsunuz. Bu konularda sık durmanızın kaynağı nedir?

: Disiplin olmadan hiçbir işte kalıcı ve sürdürülebilir başarı olmaz. Bir şeyi bıraktığınız anda orada biter. Disiplin, hoşlanmadığınız işi bile sanki çok seviyor gibi yapabilme iradesidir.
Motivasyon gelip geçicidir, ama disiplin uzun vadeli başarıyı garantileyen temel unsurdur. İş dünyasında da, özel hayatta da yapılması gereken şey yapılmalıdır. Motive olmak elbette önemlidir ama kişinin kendini motive edebilmesi gerekir. Edemiyorsa da, motive olmadan yapacaktır.
Buna en güzel örneklerden biri, Kral Leonidas ve Xerxes karşılaşmasıdır. Leonidas’a “Okçuları öyle fazladır ki fırlattıklarında gökyüzü kararır” demişler. Ürkütücü değil mi? Tepenize güneşi karartacak kadar ok yağıyor. Ama Leonidas’ın cevabı çok net: “O zaman biz de karanlıkta savaşırız.”
Tabii ki burada yıkıcı bir savaş ya da kavgadan bahsetmiyorum. Ama eğer bir şeyi yapmak ve başarmak istiyorsam, her şartta ilerlediğimden emin olurum. Aynı şekilde, sizin için başarı her neyi ifade ediyorsa, o da aynı kararlılığı gerektiriyor.
Şimdi çok net değil mi neden bu kadar üzerinde durduğum?

: Çok net oldu, hatta kafama ceviz yemiş gibi oldum 🙂

: “İnsanları değiştiriyorum” diyorsunuz. En çarpıcı dediğiniz bir değişim var mı?

: 😄 Ceviz etkisi yarattıysam ne mutlu!
Olmaz mı, pek çok değişimi gözlemledim şimdiye kadar. Ama en basitinden, dokunduğum ailelerin işlerini sonraki nesillere devredebilmesi bunun en açık örneği. Değişim ve gelişim olmadan bunun mümkünatı yok.
Bir şirketin tek nesilde yok olup gitmesiyle, nesiller boyu yaşaması arasındaki fark, aslında insanların kendilerini ne kadar geliştirdiğiyle ilgili. İnsan değiştiğinde, iş değişir. İş değiştiğinde, gelecek değişir.

: Veliaht Akademi’yi kurma fikri nasıl ortaya çıktı? Akademinin sunduğu eğitimlerle nasıl bir fark yaratmayı hedefliyorsunuz?

: Bir gereklilikten çıktı. Bu yola ilk çıktığımda, tek bir saygın danışman olmayı hedefliyordum. Ancak zamanla insanlara tek başıma dokunmaya çalışırsam oluşturabileceğim faydanın sınırlı olacağını fark ettim. İşim, tek tabanca bir danışmandan, bir danışmanlık firmasına evrilmeye başladı.
Bu noktada sadece eğitimler vermiyoruz ya da sadece veliaht koçluğu sunmuyoruz. Biz bir aile şirketleri danışmanlık firmasıyız. Ve bu da beni bir aile şirketleri danışmanı yapıyor. Aile şirketlerinin sürdürülebilirliğini sağlamak adına geniş kapsamlı hizmetler sunuyoruz.
Ekibimle birlikte, Türkiye’deki aile işletmelerinin nesillerce devamlılığına katkı sunmayı hedefliyoruz. Bu hem milli bir görev, hem de bir noktada benim yaşam amacım haline geldi.

: Cevaplarınla birlikte Türkiye’nin dört bir yanına uzanan hikayelere eşlik eden/edecek bir değer görüyorum.

: Her aile işletmesinin bu yola girmesi ümidiyle 🐦⬛

: Hazırsan hızlı sorulara geçebiliriz 😎

: Tunç Vidinli’nin favori kelimesi nedir?

: “Aile” olabilir sanırım. Herhalde en çok telaffuz ettiğim kelimeler arasındadır.

: Hoş hiç düşünmemiştim ilk aklıma gelen o oldu.

: Favori kitabın hangisi?

: Tek kitap mı söylemem lazım?

: Ne kadar çok kitap önerisi gelirse o kadar gak! 🙃

: İyi, çünkü böyle “tek” olunca çok zorlanıyorum 🫤

: Bol bol okuruz 🫠

: İlk sıraya sizin kitaplarınızı alalım 😎

: Nutuk
Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı
Hükümdar – Machiavelli
Savaş Sanatı
Yetenek Dediğin Nedir ki
İyiden Mükemmel Şirkete
How to Sell Anything to Anybody – Joe Girard, bu kitap satış kavramının ötesindedir benim için
Toyota Tarzı
.
.
.

: Sıranızı biraz uzattım sanırım.

: Her biri değerli öneriler, edebiyat kategorisinde öneri varsa alabiliriz onları da ☺️

: Konu kitap olunca listeler uzasın isterim 😎

: Jack London’ın pek çok kitabı

: Aslında artık iş kitabı değil romanlar okumak istiyorum. Ama ne zaman kitap okuyayım desem hep bir iş dünyası ve kişisel gelişim kitabına gidiyor elim. Buna bir şekilde bir ara vermem lazım.

: Kurgu ve kurgu dışı harmanlanınca okuma zevki de değişiyor, dengeyi sağlamak önemli tabi bi yandan işimiz de bu 🤓

: 😐

: Jack London dedin.. Kaliforniya gelir mi bilmem ama favori şehirlerin hangileri? bir yurt içi bir yurt dışı olsun..

: Adana, yurtiçi, İstanbul dünya şehri. İstanbul yurtdışı sayılıyor mu? Ülkem cidden çok güzel. Pek çok yer gezdim ama başka yerde yapabilir miyim? Yaparım, dünya insanıyım ama aklım burada kalır.
Türkiye diye bir ülke olmasaydı mesela Londra’da yaşamak isterdim ya da New York’ta. Müzik tutkumdan sanırım.

: İstanbul dünyanın başkenti olabilir, evet yurt dışı sayabiliriz. Diğer şehirlerimiz alınmazlar umarım 😀

: Alınmazlar…

: Müzikte takip ettiğiniz, kulağımızın pasını silecek öneriler varsa hemen alabilirim 🎺🎶

: Bu soru çok zor. Ben sıkı bir müzik dinleyicisiyim ve felaket çeşitli dinlerim. Kargalar ne tarz sever ki tavsiye edeyim.
Ama tek bir şey tavsiye edeceksek Rachmaninoff olsun. 2 numaralı piyano konçertosu

: Ya da Stevie Vai

: Ya da ya da ya da ya da…

: Böyle gider

: Aldım gagama hepsini, yüksek sesle dinlerim duyarsın mutlaka 🐦⬛

: Favori girişimcin kim? Sam Altman mı Mark Zuckerberg mi? Elon Musk mı?

: Seçeneklerin dışında cevapta alabilirim, sebebiyle birlikte hatta ☺️

: Bunların hiç biri değil.
Ülkemizde sıfırdan gelmiş muhteşem girişimciler var. İlkokulu ancak bitirmiş ama kendini inanılmaz geliştirmiş iş insanları var. Babalarından aldıkları küçücük dükkanları filan muhteşem seviyeye getirmişleri var. Dünya çapında girişimcilerimiz var sonra.
Bu popüler isimler o şartlarda çok başarılılar. Gelsinler bu şartlarda mücadele etsinler, bambaşka sonuçlar ortaya çıkar. O yüzden bizim girişimcilerimizi tutuyorum ben.

: WhatsApp Röportajı’nı nasıl buldun?

: Muhteşemdi bence, yaratıcı.