Yeni Dünya’yı hepimiz biliyoruz, evet. Biz yine de bilgi olması için teğet geçelim. Yeni Dünya, Avrasya ve Afrika dışında kalan ana karaları ifade eder. Çoğunlukla Amerika ana karasını belirtmek için kullanılır ve ilk defa 15. yüzyılın sonlarında Avrupalılar tarafından kullanılmıştır. Amerika Kıtası Avrupalılar için henüz yeniydi. Dünya’nın yalnızca Avrupa, Asya ve Afrika’dan (Eski Dünya) meydana geldiği düşünülüyordu.
Ana karalar evet. Hani atlaslarda ana karalar vardır ya onlar işte. Yanında yöresinde çıkıntılar ve küçük adalar yer alır. Dünya ise belli ana karalardan oluşur. Dijital dünya da Yeni Dünya gibi olabilir mi? Resmin bütününü ne kadar iyi biliyoruz? Atlasın tamamını gelin beraber görelim ve Yeni Dünya Son Kara Parçası olan Big Data ile biraz daha yakınlaşalım.
Birinci Ana Kara: Zihinsel Hedefleme
“Yeni Dünya” kavramı ilk kez kullanılmıştı. Tam bu esnada Birinci Dünya Savaşı planlanıyordu. İngiltere artık düzenin böyle gitmeyeceğinin farkındaydı. Osmanlı İmparatorluğunun ortadan kaldırılarak petrol yataklarının bulunduğu bölgelerin kontrolünü devralması gerekiyordu. Aynı kavram İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda tekrar zikredilmeye başlandı. Dünya yeniden dizayn edilip, sınırlar cetvelle çizilerek sömürgeler pay ediliyordu ki; buna “Yeni Dünya” denilmekteydi. Şimdi bir başka “Yeni Dünya”yı yaşıyoruz. Bu diğerlerine hiç mi hiç benzemiyor. Bu “Yeni Dünya” en hızlısı, en etkilisi ve en sinsi olanı.
İkinci Ana Kara: Felsefe ve Fikir Dünyasındaki Değişim
Tam anlamıyla eksen kayması, dere yatağının değiştirilmesi, tren raylarının sökülüp yeni rotada rayların döşenmesi gibi. Klasik mantıktan sembolik mantığa geçiş. Bu yeni mantık, Aristo mantığının sonlanması ile derinlemesine düşüncenin yerine sembolik işaretlerle anlaşılabilen, yeryüzünün aynı düzlemde düşünmesi, aynı şekillerle kendisini ifade etmesi ve en önemlisi kimin nasıl düşünmesinden ne düşündüğüne kadar sabit, ölçülebilir çıkarımlarda bulunmayı amaçlamaktadır. Daha bilimsel bir tanımlama ile sembolik mantık, önermeleri sembollerle ifade eder. Bu sembollerle işlemler yaparak mantıksal çıkarımları formüle etmeye çalışır.
Mantık biliminin amacı geçerli-şüpheye yer bırakmayan çıkarımlara ulaşmaktır. Formüle ettiği önermeleri denetleyerek geçerli ve geçersiz çıkarımları tasnif eder, ayıklar. Mantıkta denetleme, çıkarımların geçerliliğini belirleme işlemidir. Mantıksal geçerlilik biçimseldir, içerikle ilgili değildir. Özetle, gündelik dilde var olan önermeleri sembolik dile çevirerek, gündelik kullanımdaki sınırlı anlamının dışına taşır. Modern mantık, iki değerli mantık, çok değerli mantık, kiplik mantığı, özdeşlik mantığı ve varlık mantığı olmak üzere beş alt guruba ayrılır ve şubelerle modern mantık işleyişini tamamlar.
Üçüncü Ana Kara: Teknolojiyle Birlikte Gelen İnternet
Bu bölümü biraz daha geniş tutalım zira odak noktamız internet. Endüstri çağı ile başlayan sürecin tam da merkezinde bulunuyoruz. İletişim kanallarının hayal edilemez çeşitliliğe ve erişim hızına ulaştığı “bu zamanda” artık ne yazılırsa yazılsın, ne söylenirse söylensin “köy, kent, bölge, ülke, kıta tanımadan; dil, din, renk fark etmeden” çok hızlı ve etkin biçimde yayılabilen akıllı cihazlarla erişimde sınır tanımayan bir iletişim ve enformasyon çağını yaşıyoruz.
Zaman her zamankinden daha hızlı değişiyor. Saatler 00:01’i gösterdiğinde paylaşılan ses, söz, görüntü, çok çabuk yayılıp çabuk tüketilip çabuk bayatlıyor. Sürekli üretmek gerekiyor ya da tüketmek.
İnternetin dönüştürdüğü “ağ toplumunun” yaşadığı alanlara daha yakından bakalım. Kullanılan kanallar ve içerisindeki gettolardan, kümelenmelerden, sayısal verilerden hareketle davranışlarımızın nasıl değiştiğini sayılarla anlayalım.
Televizyon, radyo, sinema, şimdi YouTube ve Apps’lere dönüşürken; dergi, gazete, billboard, sarı sayfalar ve telefon rehberi arama ağlarına taşınmış durumda.
Türkiye’de 37.7 Milyon internet kullanıcısı var. Bu Türkiye nüfusunun %49’unun internet bağlantısının olduğunu gösterirken, geriden gelen genç kuşaklardan 16-24 yaş nüfusunun %68’i interneti kullanıyor. YouTube, Türkiye online nüfusunun %82,2’sine erişiyor. 19,6 Milyon aylık tekil kullanıcı, 3,61 Milyar aylık video izlenme sayısı, 581,3 dakika aylık izlenme süresi, 68 milyon mobil telefon abonesi var.
İnternet mecralarında yer alan nüfusumuzun yaş ortalaması 29 civarı. Sosyal medya platformlarında 192 Milyon profil yer almakta. Yani 78 Milyon nüfusu olan Türkiye’nin bireyleri birden fazla karakterle dijital mecralarda geziniyor.
Twitter’da siyaset yapan, politika konuşan kişi, Facebook’ta iş, eş, dost, gezi, ilginç video paylaşarak sosyalleşiyor. Instagram’da munis aile babası çocukları ile resimlerini yayınlıyor. Üstelik hanımların yoğunlukta bulunduğu Instagram’da el işi, sanat ürünleri, giyim eşyaları alınıp satılırken, birbirlerine pozlarını buradan veriyor. Hanımlar cumhuriyeti olduğu ta uzaktan anlaşılıyor.
Kariyer planlarındaki gelişim için LinkedIn’de sıkı profili bulunan eğitimli beyaz yakalar, bilimsel makaleler, katıldığı seminer ve toplantıları paylaşıyor. Ömrünün her gün en az 3 saatini YouTube’da video seyrederek geçiriyor. Dahası konvansiyonel mecralarda gördüğünü (açık havada, tabelada, totemde, bilboardda, gazetede, dergide, televizyonda) dönüp Google’a soruyor, doğru mu diye. Artık kimse adres bilmiyor, caminin yanından dönmüyor. Evine navigasyonla gidiyor.
Yeni Dünya dediğimiz yaşam alanı içerisinde satırlar ve sabırlar sınırlı. O bakımdan ortaya koymaya çalıştığım atlasın ana karalarını ve Türkiye özelinden içinde bulunduğumuz dönemi izahata çalışıyorum. Oysa hepimiz yaşıyoruz ve evriliyoruz. Evrilmemiz istenilen biçimlerde, gösterilen hedefe doğru hızla akıp gidiyoruz. Kısa hedeflerle mutlu oluyoruz. Uzun uzun konuşmaya gerek yok. Emojilerle anlaşıyoruz; ??????. Sembolik mantığın yüz yıl sonraki meyvelerini yiyoruz. Küresel dünyada, global düzlemde gettolarda yaşıyoruz.
Her birimizin bulunduğu sosyal ağlarda ne yapıp ettiklerimizin iz haritaları çıkıyor. Var olan yok olmuyor. internet geçmişimiz kalp grafisi şeklinde hekimin önüne gelen efor testi gibi. Kısa hedeflerle mutlu oluyoruz. Candy Crush’la sıkı muhabbetimiz var. Savaş oyunları ile zaferden zafere koşuyoruz. İnfografiklerden dünyaları anlıyoruz. Bir sürü oyunla uğraşıyoruz, mutlu oluyoruz. Sığ ve yatay bir ruh derinliğinde ölü deniz gibiyiz. Yatay ve dibi görünüyor. Birden fazla karaktere bürünmüş ve çoklanmış 192 milyonuz. Tabi bu sayı şimdilik doğru. Yarın değişecek ve daha da artacak. Takip ediliyor, ölçümleniyor ve evriliyoruz. Yeni Dünya içerisinde bir azınlığın yönetiminde belli amaç ve hedeflere yönlendirebiliyoruz.
Yeni Dünya içerisinde başımızı öne eğmiş hepimizin elinde aklımızı başımızdan almış, hafızamızı devrettiğimiz akıllı telefonlar… Alıyor satıyor, siyaset yapıyor, vatan kurtarıyoruz. WhatsApp, Facebook, Twitter derken boynumuz kireçleniyor. Artık sosyal oluşumlarımız arasında kadim bir yere oturan başka gettoların sakinleriyiz. Bugün verisi olsun diye yaşadığımız ağların nüfusları aşağıdaki gibi ama bu yazıyı okumadan önce, okurken ve okuduktan sonra artmış olacak.
Son Ana Kara: Big Data Pazarı
Tüm sosyal ağlardan, arama motorlarından, navigasyon izlerinden, paylaşım içeriklerinden oluşmuş iz haritalarımız kayıt altında. Verileri toplayanların okuyabileceği kıvamda. Big Data merkezlerinde toplanan verilerin analizi artık zor da değil. Kaldı ki Facebook bunu bize kaç farklı versiyonda öğretmişti?
Son ana karada oturanların işi big data okumak. Siyaset, ekonomi, spor, kültür, din, giyim kuşam aklınıza ne geliyorsa ona göre önermelerde bulunmak. Modayı, dünyayı şekillendirmek. Bu verileri kim kilosu kaç sterlinden alıp satıyor bilmiyorum. Ama, hepimizin başını öne eğdirdiklerini farkındayım.
Şimdi ana karaları tek bir atlasta siz birleştirin. Büyük resim içerisinde Google Earth’da köyünüzü bulun.
Ceviziniz bol olsun.