Yıllardır filmlerde dizilerde görmüş olduğunuz o rahat üniversite ortamının içerisinde yer almalısınız. Kimse sizin ne giydiğinize, sakalınıza ve saçınıza karışmayacak. Oldukça etkileyici değil mi? Fakat Üniversite bunlardan ibaret değil, bunu bizden daha iyi biliyorsunuz. Sizin için yazdıklarımızı okuyun ve sakın Amerikan filmlerinde, reklamlarında gördüğünüz üniversitenin rüyasına kapılmayın. Çünkü ülkemizde henüz öyle bir üniversite kurulmadı.
1. Artık lisede değilsiniz
Adaptasyon insanların hayatında en önemli konulardan birisidir. Maalesef belli bir ortam içerisinde çok fazla zaman geçirdiğimizde orada edindiğimiz alışkanlıkların bir çoğunun devam edeceğini zannediyoruz. Bu nedenle de birçok öğrenci üniversite birinci sınıfa gelirken lise hayatındaki birçok şeyin devam edeceğini düşünür. Fakat en büyük yanılgılardan birisi de budur. Lisede öğretmenleriniz gerçekten de sizin kahrınızı çeker ve en fazla sizi ufak cezalara tabii tutarlar. Fakat üniversitede böyle bir ortam yoktur. Yani öğretmenlerin hiç biri sizin peşinizde koşmaz. Fakat bir iyi yanı da vardır ki sizin de onların peşinden koşmanıza da gerek yoktur. Tek yapmanız gereken derslerinize çalışmak ve eğitim hayatınızı başarıyla sonlandırmaktır.
2. Üniversitede ödev mi olur yahu?
Okullarımızın maalesef en büyük eksikleri eğitim konusunda değil. Ayrıca ödev konusunda da büyük sıkıntıları var. Bunca sene ödev yapmamış nesilleriz fakat üniversitede bizden bir anda ödev bekleniyor. Ayrıca üniversitede sizden beklenen ödevler lisedeki veya ilkokuldaki gibi yapılan ödevlerden olmayacak. Çok daha detaylı proje ödevleri ve performans ödevi hatta sunumları sizi bekliyor olacak. Eğer “Üniversitede ödev mi olur yahu?” deyip de ödev yapma işini rafa kaldırırsanız, vizelerden elde edeceğiniz ekstra puanlar da havaya gidecek demektir.
3. Öğrencinin yegane dostu sözlü notları
Lise yıllarında ve hatta ilkokul yıllarında öğretmenlerin büyük bir kısmının bizden beklentisi sadece efendiliğimiz ile dikkat çekmemiz. Sorulan sorulara doğru yanıtlar getirmemiz ve ders sırasında sağımızla solumuzla ilgilenmememizdir. Bunun sonucunda da mükafat olarak sözlü notu verilecektir. Sözlü notları ilkokul ve lise yıllarında öğrencilerin en büyük dostları olmuştur. Özellikle de geçme kalma korkusu yaşadığımız derslerde sözlü notlarımız gerçekten de hayat kurtaran birer iyilik meleği haline gelmektedir. Ancak üniversiteye geçtiğimizde bu iyilik meleğini bir anda yanımızdan alıveriyorlar. Yani, sözlü notu olmadan meleksiz ve hurafesiz şekilde her şeyi yapacak olan biz olarak kalıyoruz. Yapmazsak da muhtemelen o dersten geçemiyoruz.
4. Üniversitede ders çalışmadan geçmek
Hangi yüksekokulda veya üniversite içerisinde olursanız olun. Ders çalışmadan o dersi sadece dinleyerek geçme hayallerinin hepsi lise yılları ile birlikte geride kalmıştır. Çünkü sizden lise öğrenimindeki gibi basit cevaplar beklenmeyecektir. Tabii buradan sonra gideceğiniz yerde çok önemli. Herkes üniversiteyi bitirdikten sonra hemencecik bir işe yerleşmeyi planlar. Fakat o işe yerleşmek için elimizde ne kadarlık donanımımız olduğunu sormak hiçbirimizin aklına gelmez. Aslında aklımıza gelir fakat genellikle eğitimimizin son senelerinde bunlar bizim aklımıza eser. O zaman da zaten iş işten geçmiş olur. Siz iyisi mi üniversite yolunun henüz daha çok başındayken hemen eğitiminizi en kaliteli şekilde tamamlamaya yoğunlaşın. Üniversitedeki dersleriniz geçmeniz gereken dersleriniz değil ayrıca da öğrenmeniz gereken dersleriniz olacaktır.
5. Beklentilerinizi evde bırakın
Aslında yazımızın başında da bahsettik. Üniversiteye giderken herkes beklentiler içerisinde gider. Çok harika sosyal ortamlar, muhteşem bir ev ve arkadaş ortamı, yağ gibi kayıp giden dersler. Okula rahat gitmek ve lise ile kıyaslandığında devam zorunluluğu olmadığı için çok daha fazla uyumak. Fakat ne var ki bu beklentilerinizin büyük bir çoğunluğunu üniversiteye geldikten sonra saf dışı bırakmak zorunda kalıyorsunuz. Çünkü en nihayetinde er ya da geç bunların hiç birinin dışarıdan göründüğü gibi olmadığını görüyorsunuz. Bu nedenle siz bunları tecrübe etmeye bırakın fakat beklentilerinizi olabildiğince düşük tutun. Eğer yüksek beklentiler ile üniversitenin kapısını aşındıranlardan olursanız, kısa süre sonra aslında o ortamın var olduğunu ama sizin üniversitenizde olmadığını düşünecek ve o zorlu yarışa girmek için tekrar bir sandalye dolduracaksınız.
6. Nasıl olsa devamsızlık yok!
Sabah uykusu devamsızlık sorunu yüzünden lisede sürekli olarak ertelenir. Aslında hepimizin kafasında tek bir şey vardır. Hele bi üniversiteye kafayı atalım artık canımızın istediği zaman uyuyacağızdır. Özellikle üniversite birinci sınıf öğrencilerinin büyük bir kısmı bunu düşünür ve sürekli bölünen uykularında bu durumun hayalini kurar. Fakat üniversitede ise aslında durum öyle değildir. Lisede geçmekte olduğumuz bir sınıf vardır. Fakat üniversitede her dersten ayrı ayrı geçmemiz gerekir. Yani bir dersten kaldıysak eğer sınıfı geçme gibi bir durumumuz yoktur. Durum böyle olunca haliyle aslında kaçırılan her bir ders geçme ihtimalinizi de bir çıt aşağıya çekmek anlamına gelir. Bu nedenle devamsızlık yapmak birkaç gün erken uyumak okulunuzun birkaç yıl daha fazladan uzamasına neden olabilir.
7. Promosyon ajandaları kaçırmayın
Lise yıllarında ajandalarımız olmaz ve bize promosyon olarak verilen ajandaların neredeyse hepsini karalama defteri yapmak için kullanırız. Fakat üniversiteye geldiğimizde artık zamanın kontrolünü ellerimizin altına alma vaktimiz de gelmiş demektir. Verilen ödevlerin son teslim tarihleri, internet faturalarınız, sınav tarihleriniz… bunlar gibi daha hatırlamanız gereken birçok şey olacaktır. Bunların hepsini kafanıza yazmanız ve günü geldiğinde hatırlamanız da bazen oldukça güç olabiliyor. Bu durum ile başa çıkabilmek için lisedeki gibi artık aklınıza değil ajandanıza ve not alma yeteneğinize güvenmeniz lazım. Neyse ki artık teknoloji çağındayız. Yani akıllı telefonlarımızın hepsi için hazırlanmış sürüsüyle ajanda ve not alma uygulaması mevcut. Sizin için de artık bunlardan birini kullanmanın vakti gelmiş demektir.
8. Sosyal etkinlikler hayaliniz değil katiliniz olabilir
Üniversiteye gelene kadar sosyal etkinliklerle çok fazla uğraşmış ve zamanınızı bolca bu etkinliklerle geçirmiş olabilirsiniz. O zaman size bir müjde üniversitede çok daha fazla sosyal imkan sizleri bekliyor. Fakat bunların hepsine hunharsızca giriş yaparsanız daha sonradan kafanızı kaşımaya bile vaktinizin kalmadığını göreceksiniz. Bu nedenle sadece gerçekten sizin için vazgeçilmez olan sosyal topluluklar içerisinde yer alın. Yine de böyle dedik diye sakın komple asosyal bir kişiliğe sahip olmayın.
9. Tecrübesizliği aşmaya çalışın
Üniversite hayatına ilk atıldığınızda kendi başınıza yaşamanız konusunda fazlasıyla cahil olduğunuzun farkına varacaksınız. Eğer bu zamana kadar ütü, bulaşık ve yemek hazırlama namına stajınızı evde tamamlamadıysanız sizi zorlu bir maraton bekliyor demektir. Sakın ha bu aşamada deneme yanılma yöntemini kullanmaya kalkmayın. Daima interneti kullanarak en sağlıklı bilgileri edinebileceğinizi unutmayın. Yoksa çok sevdiğiniz gömleğinizi çok daha farklı bir renkte bulabilirsiniz.
10. Popüler olmaya çalışmayın ve annenizin uyardığı çocuklara dikkat edin
Birçok öğrenci üniversiteye başladığında aslında karakteri de artık oturmaya başlamış demektir. Bu aşamada sakın okulunuzdaki havalı öğrenciler gibi olmak için aba sarf etmeye çalışmayın. Elinizden geldiğince kendiniz olun. Hiç kimse için de kendi standartlarınızı olduğundan daha yükseğe çekmeye çalışmayın. Üniversitelerin içerisinde iyi insanlar olduğu kadar sizi yoldan çıkartmaya meyilli insanların sayısı da oldukça fazla olacaktır. Bu insanları doğru şekilde tahlil edin ve sizin için zararlı olacağını düşündüğünüz kişilerden daima uzak durmaya çalışın.