En Güzelinden Amerika Gezi Notları Vol.14 – Bir Tatlı Huzur

En Güzelinden Amerika Gezi Notları Vol.14 – Bir Tatlı Huzur

Maalesef ki, günümüzde internet aracılığı ile her şeye ulaşabiliyoruz. “Maalesef” diyorum, çünkü ulaştığımız bilgiler bazen birbirinin kopyası olabiliyor bazen nereden geldiği belli olmuyor bazen de sadece hayal ürünleri ile karşılaşabiliyoruz. Doğru bilgiye ne yazık ki, ulaşmak güçleşiyor. Takdir edersiniz ki, yazmaya niyetlendiğim yerler hakkında küçük bir araştırma yapıyorum her seferinde. Kimler neler yazmış, nerelere gitmişler, şehirlerin gezilmesi gereken yerleri nereler, sürekli bakınıyorum. Ancak şunu fark ettim ki, kişiler açmış oldukları bloglarda, yazılarını yazarken, genel bilgileri, doğruluğunu netleştirmeden yazabiliyorlar.

Ey Karga Severler!

Mutlaka, şaşırdığımız, bilemediğimiz şeyler olacaktır ancak internetten kopyala yapıştır bilgilerimizin olmadığını demek istiyorum. Neden mi?

Kaldığımız yerden devam edelim de diyeyim.

Lanham, Maryland, Annapolis, Baltimore birbirlerine çok yakın. 40 ile 60 dk. arasında gittiğiniz takdirde, birinden bir diğerine geçmek fazla vaktinizi almıyor. Ancak belirli saatleri kullanmanız gerekecek. Çünkü, buralarda –ben asla tahmin etmiyordum- feci bir trafik çilesi var. Bir tutuldunuz mu, içinden çıkmanız pek mümkün görünmüyor. Günlerden bir gün, trafiksiz saati denk getirerek, belki de hayallerimi süsleyen şehri bulduğumu söyleyebilirim.

Annapolis.

Herkesin hayalinde bir kez de olsa hayal ettiği bir sahil kasabasından bahsediyorum. Şehre girdiğimde, öyle bir hissiyat yaşadım ki, şimdi burada duygusallığa yer vermeyelim.

Demiştik ki, her eyaletin bir başkenti var. Annapolis de, minnoş haline bakmadan Maryland eyaletinin başkenti olmuş. Başkentlerin soğuk iticiliğinin yanında, renkli, sıcak bir kişilik büründürerek yeni bir nefes getirmiş sanki, başkent tipolojisine. Aslında burada genel olarak başkent özelliği, kozmopolit şehirlere değil de daha küçük şehirlere verilmiş. Nedenini ben de bilmiyorum. (Bir şehre tüm özellikleri yükleyerek, yönetim güçlüğü çektirmemek olabileceği düşüncesi kafamda dolanıyor.) İnternetteki bilgilere bakarsanız, Annapolis’in başkent özelliği dışında, “Anne Arundel Kontluğu” nun merkez şehri olduğundan da bahsedilmiş olduğunu görebilirsiniz. Bazı çevirilerde “County” Kontluk olarak çevrilse de, idari bölge anlamı taşımaktadır. Bizden biraz farklı bir yönetim sistemi olduğundan dolayı şöyle özetleyebiliriz. Birleşik Devletler, eyaletlerden oluşur ve her eyaletin bir idari bölgesi bulunmakla beraber (Bizde ki ilçeler gibi düşünebiliriz), şehirlere ayrılmıştır.

Annapolis de, hem bir başkent hem de bir idari bölgenin merkez şehridir. Etrafı yelkenliler ve yatlarla ile çevrili, uzun yürüyüş yolları olan, en iyi balığın pişirildiği, güzel tekne turlarının yapıldığı, Severn Nehri’nde bulunan bu küçük yerleşim yerinde, inanıyorum ki, bir şeyler yönetmek çok keyiflidir. Ne yönettiğinizin pek de bir önemi yok (bana göre).

Ben sanırım biraz şehri hayranlıkla gezdim. Öyle ki, Washington’da nasıl keyif almadıysam, burada da attığım her adımda huzur doldum, keyif aldım. Sahile doğru ilerlerken geçtiğimiz yollardaki, kongre binasından, belediye binasına, çeşitli vakıfların binalarına, lokantalarına, evlere kadar yol da gördüğüm her şey çok otantik ve çok da güzel geldi. Sahilde yürüyüş yolları çok uzun ve gitseniz de yol bitmiyor sanki, o kadar uzun yapmışlar. Limanın bir kıyısında tekneler ve yürüyüş yolları var iken, karşı kıyısında denize sıfır lokantalar konuşlanmış durumda. Ben yemek yiyemedim orada ama balıkları çevrede pek bir ünlüymüş. Saat başı da, nehir turu için tekneler kaldırıldığına şahit olabilirsiniz.

Yüzümde bir tebessüm, yaşadığıma, gezdiğime ve daha bir çok şeye şükrederken, şans eseri yatların, yelkenlilerin park edildiği bir sokağa girdim. Sokağın sonunda, nehre bakan bir yer vardı. Yanlarına doğru ahşaptan iskeleler uzanıyor ama tam ortada, iki bank yan yana sığacak şekilde, nehire doğru bakan bir yer mevcut. Neden sevdim bu kadar bilmiyorum. Ancak, hem suyun güzelliği hem de şehrin kasaba havasından kaynaklanabilir. İkisini bir arada bulmak ne yazık ki, küreselleşmenin getirisi olarak pek bulunamıyor artık. Hissettiklerimi anlatmaya çalışsam da, kelimeler ile anlatabilecek kadar usta olmadığımı düşünerek sadece şunu diyebiliyorum; yaşamak istediğim, en olmadı bir kez daha gitmek istediğim yerler listesinde baş köşeye koydurdu kendini Annapolis.

Ne diyeyim, hayatımızda ki her şey, Annapolis kadar güzel olsun. Beni özleyin Karga Severler.

İlginizi Çekebilir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

Sonraki yazı
Önceliği Güven Olan Firmalar Kazanacak
Önceki yazı
Kaan Sekban WhatsApp Röportajı #kargayakonuş