80’li yıllarda başlayan, 2000’li yıllara kadar devam eden bir program vardı. Oya Başar’ın canlandırdığı karakter programı bitirirken, ‘Beni Özleyin Anacım-BAAAYYY’ derdi. Ben o karakter kadar içten, hatta hiç, demedim ama yine de sormak istiyorum.
Beni özlediniz mi?
Siz sormadan hemen atılmak istiyorum. Ben Karga’yı da etrafı gagalamayı da pek özledim.
Amerika’dayım. Şaşırdık mı? Ne yalan söyleyeyim ben azıcık şaşırdım. Zira bu kadar erken geleceğimi hatta tekrar gelebileceğimi bile beklemiyordum. O zaman aşk ile bir dahi, kavuşma heyecanı ile, En Güzelinden Amerika Gezi Notlarına kaldığımız yerden devam edelim.
İstanbul Üniversitesi, Sosyoloji Anabilim Dalı’nda, Sivil Toplum Kuruluşları ve Sosyal Sorumluluk Yönetimi yüksek lisansını geçtiğimiz Ocak ayında tamamladım. Hatta tezsiz bir bölüm olduğundan bitirme projesini, Amerika’da iken yazdım ve bunu da sizlerle paylaşmıştım.
Hatırlarsanız bitirme projemi yazarken hastanelik olmuş, sağlık masraflarımdan ötürü de yüklü bir miktar borç ile dönmüştüm. Şunu da belirtmeliyim ki, hastanede göstermiş olduğum adrese her gün adıma icra kağıtları geliyormuş. Ülkeye girişimde, borçtan dolayı tutuklanabilme ihtimalimin olduğu bile söylendi. ‘Tutuklasınlar, canımı mı alacaklar’ mantığı ile geldiğimi belirtmemde yarar var. O kadar da bir rahatlık. Neyse, tatsız konulardan hemen uzaklaşmak istiyorum zira o borcu hala daha da ödemedim/ödeyemedim/ödeyemiyorum.
Konumuza geri dönelim. STK ve Sosyal Sorumluluk Yönetimi bölümünün bana kazandırdığı değerler sayesinde, Amerika’da düzenlenecek olan, Türkiye’nin en iyi hukuk öğrencilerinin katılacağı, Uluslararası Hukuk Yaz Okulu programı kapsamında, Sivil Toplum Kuruluşları ve Gönüllülük – Sivil Toplum Kuruluşları için Savunuculuk Yöntemleri konularında eğitim vermek üzere, Amerika’ya davet edildim. Daha önce de Sivil Toplum ve Gönüllülük alanlarında çok eğitim vermiş olsam da, bu uğurda ülke değiştirmenin farklı bir tadı olduğunu dile getirmeliyim. Anlayacağınız farklı bakmaya başladığım, farklı rotalar çizdiğim, enteresan bir deneyim halindeyim diyebilirim.
Efendiiiim, gelelim bu eğitimin verildiği yere ve akabinde gezilen yerlerin kulağını çınlatmaya.
Amerika Diyanet Merkezi, Amerika’nın Maryland eyaleti, Lanham şehrinde bulunan, kar amacı gütmeyen Türk Amerikan Toplum Merkezi’nin (TACC) faaliyet alanı olarak kurulmuştur. 1993 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan Müslümanlara dini, sosyal, kültürel ve eğitim hizmetleri verilmek üzere tasarlanan proje için Eski Washington Büyükelçiliği Diyanet Ateşesi, rahmetli Dr. Abdulbaki Keskin tarafından 60 dönüm arazi alınmıştır. Ancak uzun yıllar ekonomik yetersizlikten dolayı, tam donanım kazanamamış Merkez’in üzerine 2008 yılında Amerika’nın en büyük merkezinin inşa edilmesi için çalışmalara başlanmıştır. 2013 yılına gelindiğindeyse, temeller atılmış, geçtiğimiz Nisan ayında da açılışı Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan liderliğinde, üst düzey bürokratların ve halkın katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Merkez, Türkiye Diyanet İşleri ile tam koordinasyon halinde çalışmakta ve Cami personeli de diyanet tarafından atanmaktadır. Geniş bir alana yayılan külliyede, geleneksel İslam şehrinin izlerinin bulunduğunu görebiliyoruz. Külliye içerisinde cami, okul, hastane, kültür merkezi, müze, hamam, misafirhane, sanat galerisi ve geleneksel Türk evleri yer almaktadır. Hatta Anadolu Üniversitesi’nin yeni açılacak Kuzey Amerika programları merkezi ve İbn Haldun Üniversitesi’nin yerleri de bu alan üzerinde yer alan Türk evlerinde bulunmaktadır.
Diyanet Merkezi, Amerika’nın ilk Türk İslam Merkezi, Cami ise, Amerika’nın ilk büyük camisi olarak, ilkleri gerçekleştirerek tarihteki yerini almıştır.
Merkez, ilk yapılacağı yıllarda, çevre halkı tarafından çok tepkilerle karşılanmış. İmzalar toplanmış ki, buraya geleneksel İslam şehri ile alakalı hiç bir şey yapılmasın. Ancak inşaat bittikten sonra, ortaya çıkan etnik görüntü ve emlak fiyatlarının artması, halkın desteği ve külliyeyi sahiplenmeleri ile son bulmuş. Hatta spor sahalarını, çevrede oturanların da gelip rahatlıkla kullandığına bizzat şahit oldum.
Belirttiğim gibi, aslında Amerika’da geleneksel bir İslam şehri tasarlanmış ve sanıyorum amaca da ulaşılmış. Cami, Türkiyeli Müslüman vatandaşların dışında, farklı ülkelerden gelen Müslüman halklara da hizmet veriyor. Müslüman okullar, gruplar halinde öğrencilerini buraya getirerek, hem geleneksel İslam şehirleri hakkında bilgiler veriyor hem de dini bilgiler anlatılıyor. Onun dışında da, ailelerin, bayramlarda, özel günlerde uğrak noktasını olduğunu görebiliyorsunuz. Zaten, mahallede gezip tekrar geri döndüğünüzde, etnik, ‘farklı’, göze hitap eden, maneviyata hizmet eden bir yere girdiğiniz hissiyatına yakalanarak, kuruluşta istenilen amaca ulaşıldığını fark ediyorsunuz. Bu fikirlerin sadece gözlem ve hissiyat ile bana ait olduğunu düşünmeyin. Külliye çevresinde yaşayan halkın düşüncelerini ve hislerini sizlere aktardığımı belirtmek isterim.
Bizler de, Uluslararası Hukuk Yaz Okulu kapsamında, bir süre Diyanet Merkezi’nde eğitimlerimize devam ettik. Öğrencilerin, programı düzenleyen hocalarımızın ve tüm personelin ilgi ve alakası ile günlerimizi, dimağımızda tatlar bırakarak geçirdik. Ancak cami imamımız, Fatih hocaya ekstra bir selam göndermek istiyorum. Zira, beyefendiliği ve bilgisi ile bizleri çok güzel temsil ettiğinin altını çizmek gerektiğine inanıyorum.
Doğusundan batısına her yerini gördüğüm, ancak görüşlerimin ‘şöyle bir arkadaşa bakıp çıkacaktım’ şeklinde olmasına aldırış etmeden, Amerika’yı gagalamaya devam edeceğiz.
Beni bekleyin ve özleyin anacım.
Her şey güzel olacak.