Ülke olarak sanata ve bilime pek meraklı olan bir toplum olduğumuzu söylemek oldukça güçtür. Bizler daha çok futbol ile ilgileniyor, futbol ile yatıp kalkıyor ve onda da başarı elde edemiyoruz. Yine de nedense hiç de ilgili olmadığımız alanlarda birileri ile dalga geçme konusunda bizlere büyük ve kutsal yetenekler bahşedilmiştir. Söz konusu olan espri olduğunda birçok ressamı da farklı şekillerde kullanmışız. Bunlardan en popüler olarak kullanılanı ve Türkçede bolca yakıştırma yapılanı ise hakkında hala birçok bilinmeyeni olan, bilinmeyen denklemli bir adam; Leonardo Da Vinci’dir.
Leonardo’nun isminin içerisinde yer alan “Vinci” kelimesi esasen İtalya’da bulunan bir küçük köyden gelmektedir. Leonardo da Vinci denildiğinde, denilmek istenen “Vinci’den Leonardo” dir. Bunu tıpkı “Sağarlar köyünden Cemil” gibi düşünebilirsiniz. O zamanların Floransa’sı ve Günümüzün İtalya’sında kalan bölgede 15 Nisan 1452 yılında dünyaya gelmiş olan ünlü ressam, mucit ve bilimin bin bir türlü dalı ile ilgili olan adamın hayatı sırlarla dolu değil fakat bilinmeyeni bol olan bir hayattır. Bilimin birçok dalında yaptıkları ile tanınan ve tahmininiz üzere bundan asırlar sonra da tanınmaya devam edecek olan bu zeki adam, bir bilim adamı ruhunun yanı sıra içerisinde bir müzisyenin de ruhunu ve potansiyelini taşımaktadır. Hatta bilim ile uğraşmaya başlamadan önce özel ilgi alanı müzik olmuş ve ardından bilimin çeşitli dalları ve sanatın diğer dalları ile uğraşmaya başlamıştır. Yani, demek ki neymiş? Her şeyin başı müzik!
Babası tarafından büyütülen Leonardo, İtalya’da yağlı boya kullanarak çalışmalar yapan ilk kişilerin arasında yer alıyor. Şimdilerde bu bizim için büyük bir anlam ifade etmiyor olsa da o zaman bunu yapan ilk kişi olmak sizi diğer kişilerden ayırt edebilecek büyük bir farklılıktı. Bir de bu farklılığın kabul edilme şekli var. Kim bilir o zamanlar bunun için ona ne kadar da çok insanın acayip bakışlar ile yaklaştığını bir an için düşünün… Solak olduğu bilinen Leonardo bugün yediden yetmişe kadar birçok kişinin en azından hayatında bir kere binmeye fırsat bulduğu bisikleti, ilk bisikletin yola çıkmasından tam 300 yıl kadar önce tasarlamıştı.
Tasarladığı ilkler bununla da sınırlı değil. İlk zırhlı araç tasarımı ve asırlar asırlar sonra görüş bozukluğunu düzeltmede devrim yaratan kontakt lensin de aslında prensip mucidi yine Leonardo Da Vinci’dir. Daha birçok ilkin mucidi olan bu zeki adamın tarihin sayfalarında küpür küpür kendine yer bulduğu için şanslı olduğunu düşünebilirsiniz. Yine de aslında Leonardo sandığınız kadar şanslı değildi. Hayatı böylesine çok başarı ile dolu görünüyor olsa da aslında çalışmaları onun yaşadığı zamanlarda bugünküne oranla hemen hemen hiç değer göremeyen çalışmalar olarak kalmıştı. Bugünün en iyi müzelerinde en gelişmiş teknoloji ile korunan çalışmaları o zamanlardaki insanlar için hemen hemen bir tuvalet kağıdı değeri kadar değere sahipti.
Tarih kaynaklarına göre Leonardo’nun ayrıca disleksi hastası olduğu da biliniyor. Eşcinsel yönelime sahip olduğu hakkında da yine sayısız teori ve dedikodu bulunuyor. Bugün dünyanın en fakir ülkelerinde bile herkesin mutlaka en azından bir kere gördükten sonra dünyaya gözlerini yumduğu Mona Lisa tablosu da yine içerisinde birçok gizemi barındıran bir çalışmadır.
Üzerine sayısız teori üretilen bu çalışmada yer alan kişinin erkek veya kadın olduğu tam olarak bilinmemekle birlikte, bu kişinin tam olarak kim olduğunu da resmi kaynaklara göre bilmiyoruz. Mona Lisa’yı bugüne kadar elbette siz de defalarca kez görmüşsünüzdür, hiç bu oturan bayan veya bayın ya da her kimsenin, kaşlarının olmadığına dikkat etmiş miydiniz? Muhtemelen etmemiştiniz. Bu sayfada gördükleriniz Leonardo’dan ve ilginç yönlerinden sadece ufak bir kesit. Kim bilir bu adamın çalışmaları içerisinde bilmediğimiz ve bugünün bilim dünyasına ışık tutacak kaç farklı çalışması daha vardı?