Sosyal medya psikolojisini anlamak için kavramları tek tek yorumlamak, aralarındaki bağlantıyı yorumlamak daha verimli sonuçlar almamızı sağlayacaktır. Sosyal, medya ve psikoloji arasında süregelen ilişkiler bütünü toplumu doğrudan etkilemiştir.
Medya kelimesi iletişim dilinde ortam anlamına gelir. Günümüzde bilgilendirme, kültürel devamlılık, kamuoyu oluşturma, eğlence işlevleri vardır. Medyanın bilgilendirme işlevi, yaşadığımız çağ nedeniyle önem kazanmaktadır. Kamuoyunun tüm ülke hareketlerinden haberdar olması ve kitle iletişiminin sağlanması medya ile mümkündür.
Sosyal kelimesi toplumsal anlamına gelir. Toplumu ilgilendiren her konu sosyaldir. Bu nedenden olacak ki medya, sosyalleşmesi sonucu hayatımızı daha çok etkilemeye başlamıştır. Medyanın sosyalleşmesi ile değişen iletişim kanalları insan psikolojisi üzerinde çeşitli değişikliklere yol açmaktadır.
Psikoloji terimi, davranışlar ve zihinsel süreçler ile birlikte bunların altında yatan nedenleri inceleyen bilim dalıdır. Psikoloji işlevini yerine getirmek üzere inceleme sürecine sosyal medyayı dahil etmek durumundadır.
Sosyal Medya Her Yerde!
Sosyal medya beynimizin her bir noktasına nüfus etmiş durumda. Oyun oynamak, fotoğraf yüklemek ve bunlarla beraber kendimizden bahsetmek, yer bildirimi yapmak en büyük alışkanlıklarımız haline geldi. Sosyal medyada olmamanız konuşulmayacağınız anlamına gelmiyor. Hatta mecrada olmayanlar bile sosyal medyayı konuşabiliyor.
Genel olarak 18-25 yaş arası insanlara sosyal medya kullanımı yoğunken 1 dakika içinde yüz binlerce durum güncellemesi paylaşılıyor. Sosyal medya kullanıcılarını tiplere ayırabiliriz. Benliğini toplum içinde gösteremeyenler, eğlence aracı arayanlar, mesleki amaçlı kullananlar, iletişim kurmak isteyenler kendilerini ön plana çıkarma dürtüsüne aşırı sahip olanlar vs. bir çok kategoriye bölebiliriz.
Yaşam Alanı Haline Dönüştü!
Mehmet Kartal’ın Türkiye’de Sosyal Medya Raporu’na göre sosyal medyada en çok vakit geçiren ülkeler arasında Avrupa’da ilk sıradayız. Hem iş hem ev ortamında sosyal ağlardan çıkmadığımız, kendi hakkımızda her an bir şeyler paylaştığımız bir çağda yaşıyoruz. Dikizleme, dedikodu, sosyalleşme azaldı, ikinci bir kişiliğinizi olabiliyor, kişisel bilgilerini veriyorsunuz, bağımlılık artıyor.
İnsanlar kişisel tercihlerini yaparken sosyal medyadan etkileniyor, tüketim alışkanlıkları sosyal medya ile şekilleniyor. Sosyal medya bilinçsiz kullanıldığı zaman insanların psikolojisinde narsist eğilimlere rastlamak olağan bir durum haline geldi. Narsist insanlar kendini beğenmiş, kişilik bozukluğu bulunan, ilgi odaklı kişilerdir.
Facebook ile teşhir olan beğenilme dürtüsü olumsuz sonuçlar doğurabiliyor. İnsanların sosyalleşmek amacı ile kullandığı sosyal iletişim kanalları asosyal kimliklerin ortaya çıkışına sebebiyet verebiliyor. Kendini günlük hayatta konumlandıramamış insanların çıkış noktası olabileceği gibi, sosyal hayatı olan kimselerin bu tip bir sürece girmesi mümkün olabiliyor.
Özellikle kendini ifade etmekte güçlük çeken içine kapanık insanların sosyal medyada olmayanı pazarlama, çevrimiçi beğeni toplama istekleri sosyalleşme ihtiyaçlarını gidermek amacıyla yapılmaktadır. Kitle tarafından beklenilen tepkilerin gelmesi ise kişiyi toplumdan daha hızlı soyutlamaktadır.
Sosyal Medya Bağımlılığı Kimlik Krizine Yol Açıyor!
Kafkas Üniversitesi (KAÜ) Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Ali Osman Engin, “Göteborg Üniversite’nden bir grubun bin kişi üzerinde sosyal paylaşım siteleri konusunda yaptığı ankete göre başkalarının hayatlarını Facebook üzerinden takip eden internet kullanıcıları, bunları kendi hayatlarıyla kıyasladıktan sonra bunalıma giriyor” dedi.
Kimlik krizi ve sosyal medya arasında büyüyen sorunun kaynağında profiller yatıyor. Sosyal medyayı kullanan her bireyin kendine ait bir profili var. Hayatında olup bitenleri doğrusuyla yanlışıyla paylaşırken hislerini eklemeyi ihmal etmiyorlar. Kızdıklarında, mutlu olduklarında burayı duyuru panosu niteliğinde kullanıyorlar.
İş hayatlarında ve aile ortamlarında yüz yüze konuşmayı tercih etmek yerine kolay yolu seçiyorlar. Sosyal medyada sitem etmek bu kolay yollar içerisinde en çok kullanılanı. Birebir iletişim kurmanın önüne geçen bu yol bilinçli olmayan bireylerin kendilerini ifade etmelerinin önünde büyük bir engel teşkil ediyor.
Kimliğin öz kaynağı olan kültürün bu iletişimde eriyip gitmesi etkilerini kaybetmesi kaçınılmaz bir hal alıyor. Bilinçsiz kullanımın üzerine ortalama yaş grubunun giderek düşmesi ve yetişkin neslin bu kanallar doğru kullanamaması bu sürecin hızlanmasına neden oluyor.
Doğru ve yanlışı ayırt edebilme yetisi yerini kararsızlığa bırakırken kimlik krizine girenler evet demekle hayır arasında sıkışıp kalabiliyorlar. Toplumsal normları ve ahlaki kuralları karar verme süreçlerine dahil etmiyorlar. Sınırları çizilmeyen bir iletişim kanalında bilinçsiz kullanım sonucu her türlü olumsuz sonuçla karşılaşabiliriz.
Seneler evvel çocuğum ezan okunmadan evde ol cümlesini hatırlıyorsunuzdur. Anne ve baba çocuğunun geç saatlere kadar dışarıda durmasından rahatsız olur, tehlikeden uzak tutmak için eve gelmelerini söylerlerdi. Peki günümüzde gece yarısında evimiz giren Twitter kitlesinden haberimiz var mı? Kaç anne baba bu tehlikeden haberdarlar?
İnsan psikolojisi üzerinde olumsuz sonuçlar doğuran sosyal medyanın bilinçli kullanımı için çalışmalarımız hızlı bir şekilde devam etmektedir. İletişim teknolojilerinin toplumun her yerine işlediğini düşünürsek bütünleşmiş bir çalışma herkesin işini kolaylaştıracaktır. Psikolojinizi sevin, sosyal medyayı bilinçli kullanın. Kendinize dikkat edin.