Sinan Canan Hakkında: Kendi görüşüne yakın birisini arıyorsan, o muhtemelen ben değilim… | http://www.acikbeyin.com.tr
Bu sohbete gönderdiğiniz mesajlar ve yaptığınız aramalar artık uçtan uca şifrelemeyle korunmaktadır.
: Değerli Sinan Canan’ı çevrimiçi buldum. Sorularım var. WhatsApp Röportajı’na var mısın?
: Varım tabii 🙂
: Harika. Öncelikle Sinan Canan’ı tanımakla başlayalım. Biyoloji bölümünden mezun olup Histoloji-Embriyoloji’de yüksek lisans, Tıbbi Fizyoloji Doçentliği, Profesörlük, Akademik Kariyer ve kitaplar? Serüven nasıl başladı? Yolculuğun detaylarını öğrenelim.
: Valla aslında babamın mesleğiyle ilgili bir durum. Babam kuyumcudur ve ben bu mesleği pek sevemedim. Çok konuşabileceğim ve bolca okuyabileceğim bir meslek ararken akademisyenlik karşıma çıktı, evet dedim. Pişman değilim 🙂
: Derken dersler kesmedi, herkese bilim anlatayım dedim.
: Denedim, insanlar sevdi ve bunu bu aralar kendime esas iş edindim.
: Bu aralar ifadesi, sonrasında farklı bir şeylere açık kapı mı bırakıyor? 😉 Bilmek ve bildiğini paylaşmak ne büyük bir tutku olsa gerek.
: Muhtemelen, ömrüm oldukça ana işim bu olacak inşallah. Ama ne kadar yaratıcı olabilirim, insanlara ne kadar ulaşabilirim, onu benim çalışkanlığım belirleyecek tabii. Fakat gerçekten büyük bir tutku. Aynı zamanda insanı mecburen de geliştiren bir süre. Mesela ben öğrenciliğim boyunca hiç okumadığım kadar okumak zorundayım bu son 5-10 yıldır.
: Ve buna bayılıyorum 🙂
: 👏👏👏 ceviz toplamayı yemeyi yedirmeyi seven bir profesör ☺️ ne kadar hayata dokunabilse kar.
: Kaotik yerlerden başlayalım 🙂 Dijital dünyada Antik Beyin diyorsun? Yani beynimiz ilk insan, çağımız dijital arasında ciddi uçurumlar mı var? Kendimizi zorluyor yoruyor raydan çıkıyor muyuz?
: Mecburen. Şöyle kısaca: İnsan, zihinsel evrimi biyolojik evriminin çok üzerine çıkmış bir canlı. Hatta bu açıdan tek. Biyolojik değişim ve adaptasyonlar milyonlarca yıl alırken, biz bugün 20 yıl önce hayal bile edemediğimiz teknolojilerin içinde yaşıyoruz. Beynimiz ve bedenimiz için milyarlarca yıldır yapılan ince ayarlardan çok farklı bir ortam yarattık. Mesela bu kadar bilgiye, bu kadar yoğun iletişime ve bu kadar yoğun karar vermeye uygun olmayan bir beynimiz var.
: Sosyal ağlardaki sanal ilişkileri gerçeğinden ayırt etmekte zorlanan; hızlanayım derken kafası karışan, iletişim imkanlarına rağmen gittikçe yalnızlaşan insanın dramı buradan geliyor
: Ayarlarımızı anlamadan icat ettiğimiz bu teknoloji ve medeniyet bizi şu anda çok zorluyor
: Ve gelecekte de maalesef bu durum artarak devam edecek.
: Ne zaman ki biz biyolojimizi iyi anlayıp ona göre bir teknolojik inovasyon düşünme eğilimine gireceğiz, işte o zaman biraz rahatlama mümkün
: Ama böyle giderse insanın işi biraz zor
: Teknolojiyi ortaya çıkaran da insanlar onun gerisinde kalan ve bu karmaşada kafası karışan da insanlar.
: Aynen öyle.
: Sorun, kendimizi anlayamadan teknolojide büyük adımlar atmış olmamız belki de
: Mesela eğitim sistemimiz bugün biliyoruz ki insana hiç uygun değil
: Öğretemiyoruz. Halbuki insan çocuğu bir öğrenme makinası gibi geliyor dünyaya
: Ama bu eğitim sistemi sanayi devrimi sonrasında uzman eğitmek için tasarlanmış bir garip sistemin habire modifiye edilerek hayatta tutulmaya çalışılan bir versiyonu…
: Yokluklar dünyası için hazırlanmış bir eğitim mantığıyla bugün “çokluklar” dünyasına insan yetiştirmeye çalışıyoruz
: Bunun için de teknolojiyi devreye sokuyoruz. O da insanı zorluyor
: Yani iyileştirelim derken kötüleştiriyoruz.
: Teknolojinin hızına ayak uydurmak mümkün mü? Beyin bunu başarabilecek mi? Yoksa yapay zeka sahibi derin öğrenen robotlar insanlara ihtiyaç bırakmayacak mı bu konuda?
: İşte bu nedenle herkese “ayarlarımızı” anlatmaya, insanları bu konuları daha fazla merak etmeye çağırmaya çalışıyorum.
: Yamamaktan öteye geçememiş insanoğlu tabiri caizse
: Beyni tanı kendini tanı 👍
: Bugün bilgisayarlar, insan zihninin yaptığı bazı işleri bizden çok daha hızlı yapabiliyor; onları o yüzden yaptık. Hesaplama, hesaplamaya dayanan tüm sorun çözme işlemlerinde gittikçe daha başarılı oluyorlar.
: Algoritmik işlerde insan bilgisayarın artık çok gerisinde.
: Yapay zeka da yine aynı çekirdek üzerine “öğrenebilen” ve yapısını deneyimlere göre uyarlayabilen yazılımlar aslında
: Dolayısıyla beynimizin işlevlerinden bir kısmını artık yazılımlar bizden çok daha iyi yapıyor.
: Fakat bu sadece bizim “bir kısmımız”
: Geride kalan, gözümüzden kaçan, bizi insan yapan başka bir çok özelliğimiz var.
: Sezgiler, duygular, yaratıcılık, “programını değiştirebilme” gibi özellikle, makinalarla yapabileceğimiz şeyler değil. Çünkü bunlar “algoritmik” değil. En azından şimdiki mantığımızla…
: Yapay zeka sonuçta verilen algoritmik sınırlar içinde öğrenebilen, çok hızlı öğrenebilen bir sistem. Ama algoritmasını değiştirebilen bir sistem değil. Temel ayarlarının dışına çıkamaz.
: Mesela ev işi yapmak için tasarlanmış bir yapay zeka sistemi “ben bugün sokağı temizleyeyim” demez. Ama ev işinde gittikçe daha iyi bir hale gelir. Çünkü öğrenebilir ve gelişebilir.
: Kargastik kısımlara daldık 😳 teknolojinin ne kadar gelişse de eksik yanlarını görüyoruz, kendinden uzaklaşan ve kendini yetiştirmeyen insanların da robotlaştığı bir gerçek.
: Duygular, sezgiler belki de tecrübelerden beslenen iç ses insanın yaşamını ve sürekliliğini sağlayan şeyler.
: İşte onu diyorum. Aslında bu yapay zeka ve dijitalleşme devrimi “insan ne işe yarar?” Sorusunu şimdi bir kez daha sordurtuyor bize. Mesleklerimizin %80’i elden gidecek yakında. İyi de, bilgisayar, yani bizim yaptığımız şeyler, işimizi elimizden alabiliyorsa, bizim işimiz acaba gerçekten bunlar mı? Bu soru, bugün insanlık tarihinde hiç olmadığı kadar önemli hale geliyor.
: Cevabın büyük kısmı ise bence biyolojik ve evrimsel tarihimizde saklı
: Zihnimin sokaklarında büyük bir ışık yaktın 😉 Kargalar anlar mı diyeceksin, o kadar iyi anlattın ki ben bile anladım.
: Peki, Dijital çağın hazları beynimizde nasıl etki bırakıyor? Gerçek olmayan arkadaşlıklar, beğeniler, sert eleştiriler kimlik bunalımı mı yaşıyoruz, sanal ve gerçek arasında?
: Biyolojik ve evrimsel tarihimize de zamanımız kalırsa değinelim, kimse cevizsin kalmasın
: Oldukça 🙂 Hele ki yeni gençler bu sistemle daha fazla kafa karışıklığı yaşıyor. Nedeni basit: Milyonlarca yıldır hiç görmediğimiz ilişki biçimleri son on yılda hayatımızın merkezine oturdu. Gerçek ilişkilerden dijitalleştirilmiş ve uzaktan bir iletişim biçimine ani bir geçiş yaptık. Beynimiz ise gerçek dünyadaki etkileşimler için ayarlı bir çok refleks ve sistemle dolu. O nedenle sosyal medyadaki arkadaşlıkları “gerçek” sanıyor; o nedenle biri fotoğrafımızın altındaki tuşa basıverdiğinde “beğenildiğimizi” zannediyoruz.
: Kandırılıyoruz, bunu biliyoruz ve buna bayılıyoruz!
: Beynimizde diğer insanlarla iletişim kuralım diye tonla sinirsel devre ve onlarca farklı hormon sistemi var. Niye? Bu kadar zayıf bir canlı tek başına hayatta kalamaz da ondan.
: Ama bugün bu sistemler, Facebook’ta, Twitter’da WhatsApp’ta coşuyor. Halbuki bu mecralar, biyolojik ve bedensel iletişimin hemen hemen hiç bir unsurunu içermiyor. O nedenle sanal…
: Vücudun yaklaşık olarak %2’sinde yer alan bir organın %98’ine hükmetmesi bundan. Başımızın üstünde yeri var sözü beyin için söylenmiş olmalı😉
: Tekdüze ve fazla enerjiye gerek duymadan buralarda vakit geçirebilir insanoğlu.
: Sistemler de bunun üzerine kurulu
: Aynen öyle; zaten hep anlatırım; insan dediğim bedenen çırılçıplak, savunmasız bir tuhaf canlı. Eksikten başka bir numarası yok. Varsa yoksa zihin gücü. Onu bu dünyada baskın tür yapan şey bizzat o zihni, yani beyninin gücü…
: Ama onu bugün nerelere harcıyoruz bir bakmak lazım
: Bir de bize kuş beyinli derler 😂
: Bu sözü birini küçümsemek için kullanır insanoğlu
: Aman estağfirullah; ben master tezimde sizin akrabalarla çalıştım
: Tavuk civcivleriyle
: Onların beyniyle dalga geçilmeyeceğini bilirim 🙂
: ☺️☺️
: Dalga geçeni gagalarım, cevizimi kafasında kırarım
: That’s the spirit 🙂
: Nasıl daha faydalı hale getirmeliyiz tüm bu handikapları?
: Biyolojik ve evrimsel tarihi öğrenmek bir başlangıç olabilir mi?
: Öncelikle farkındalık lazım. Yani dijital medyanın bir araç olduğunu anlayacağız. Nasıl ki traş bıçağını çim biçmek için kullanmıyorsak, her aracı da uygun yerde kullanmak önemli. Mesela hemen bu bağlamda bir “dijital sistem okuryazarlığı” eğitimini düşünmeliyiz.
: Ayrıca özellikle eğitimcilere, teknoloji üretenlere, beynimiz ve canlılık özelliklerimizle ilgili temel bilgi ve gereklilikleri anlatmamız lazım. Benb unu elimden geldiğince yapmaya çalışıyorum.
: Bu kültür oturtulabilirse, aslında bu dijital imkanlar büyük nimet.
: Ama fazla suyun boğduğu gibi, bu da aşırıya kaçıldığında bizi bizden alıyor işte.
: Biyoloji ve bilimin diğer ilişkili alanları, özellikle de sinirbilim bugün insana dair çok şey söylüyor. Bunların çoğu aslında devrim niteliğinde bilgiler
: Ama işte bilimin dili biraz karışık ve zor olunca, birilerinin bunu hızla ve doğru bir biçimde tercüme etmesi gerekiyor. Benim işim bu mesela.
: Özellikle evrimsel biyoloji ve evrimsel psikoloji, neden böyle olduğumuz konusunda büyük katkı sağlayabilecek alanlar.
: Fakat özellikle ülkemizde bu konulara ciddi bir mesafemiz var çoğumuzun
: Anlamayız diyoruz, yahut bizi ilgilendirmez sanıyoruz. Halbuki bu bilgiler, daha doğru ve sağlıklı yaşamamıza ciddi katkı yaptığı için aslında “koruyucu hekimlik” uygulaması bile sayılabilir!
: Karga?
: Gak!
: 🙂
: Üniversitelerde Yeni Medya bölümleri açıldı, bir faydası olacaktır değil mi bu anlamda
: Teorikte evet ama maalesef orası da standart beceri müfredatı dışında pek fazla şey vermiyor
: Dijitali verimli bir şekilde kullanmak, sadece tüketen ve tükenen değil, üreten tarafa geçebilmek yapılması gereken
: Zaten artık öğretme tarzındaki eğitimden çıkıp, hedef ve ilham veren eğitime geçiş gerek
: Evet yine teoride kalan bir konu daha 😬
: Elbette. Bilgi ise her yerde var. Amaç öğrenme motivasyonu, yani Türkçesiyle “gaz” vermek olmalı. Ama LPG değil, kalıcı gaz…
: Sanayi devrimi üzerinden çok uzun zaman geçti, teknoloji gelişip değişti, insanların ihtiyaçları ve beklentileri değişti. Eğitim sistemi eski usulde devam etmemeli.
: İnternet hepimizin elinin altında, bir tok ötede tüm bilgiler.
: Doğru yanlış da çok iyi araştırmak gerek.
: Gaz vermenin diğer bir adı dış motivasyondu sanırım 🤔
: Öyle de diyorlar…
: Sosyal medya kullanmayı seviyor musun? En çok hangi mecrada vakit geçiriyorsun?
: Bu aralar pek vakit yok ama olunca twitter’ı severim. Atışmalar keyifli oluyor. Ama genelde bu aralar sadece duyuru amaçlı kullanıyorum
: Bu sıralar daha çok AçıKBeyin’de ve YouTube kanallarımda içerik üretimiyle meşgul
: üm…
: Ben de atışmayı çok severim, pek bu aralar yapmıyorum ama seninle de yapalım 🙂
: Açık Beyin Harika bir proje, bildiğim kadarıyla güzel ve canlı bir ekibin var.
: E hadi bakalım 😄
: Hala çok yolu var.
: Öyleler sağolsunlar. Ekip süper; zaten her şey onlar yüzünden var…
: Tek sorunumuz yapacak çok işimiz, çok projemiz var ama sayımız henüz az… Bakalım sırayla ilerliyoruz 🙂
: Umarım aynı heyecan ve dinamizmle devam edip ekibi ve ulaşılan insan sayısını arttırırsınız 🙏
: Anlatacak çok şeyi olanlar bir an bile susmamalı. Sonra meydan başkalarına kalıyor.
Gelelim nöropazarlamaya günümüzün popüler konularından ama neyi ne kadar doğru anladık bilemiyoruz. Mesela nöropazarlama için neyi yanlış anladık diyebiliriz?
Gelelim nöropazarlamaya günümüzün popüler konularından ama neyi ne kadar doğru anladık bilemiyoruz. Mesela nöropazarlama için neyi yanlış anladık diyebiliriz?
: Çok yanlış anlaşılmakta olduğunu söyleyebilirim.
: Nöropazarlama, satın alma ve karar verme davranışlarının sinirbilimine dair bir alan. Sinirbilimlerinin uygulamalı ve karmaşık bir bölümü
: Dünyada henüz oldukça yeni ve daha başlangıç düzeyinde, fakat oldukça derin sonuçlara gebe bir alan
: Maalesef işin ucunda para olunca, suistimali de çok fazla bir alan. Sadece ülkemizde de değil, dünyada da durum bu
: O nedenle biz Üsküdar Üniversitesi’nde böyle bir bölüm açtık. Yüksek lisans programı…
: Amaç konuyu bilimsel zeminde ele alabilecek uzmanlar yetiştirmek…
: Bu sayede bu konunun “ölü doğmasının” önüne geçmeye çalışıyoruz. Zira bir kere kötüye kullanılınca insanların bir daha bir konuya given tazelemeleri zor oluyor
: Özetle, nöropazarlama kıymetli bir bilim alanıdır ama ancak uzmanların ve pazarlamanın diğer teknikleriyle birlikte kullanıldığında değerlidir.
: O işi etik bir şekilde ve hakkını vererek yapmaya çalışanlar bir de o yanlış algıyı kırmaya çalışmakla meşgul oluyor, belki de zamanla vazgeçiyor.
: Farklı bir alana yöneliyor.
: Aynen öyle. Türkiye piyasasında mesela bu işi hakkıyla yapan bir kaç kişi var ve onlar da bu zorluğu çekiyorlar. Biz de zaten onlarla olabildiğince birlikte çalışıyoruz.
: İyiler birleşmeli, yoksa gürültüde kaybolabiliyorlar…
: Böyle durumlarda bir arada durabilmek güçlü kılar, bu ters akıntıya da daha iyi direnebilirsiniz. Şahsen ben öyle yaparım, baktım mücadele etmekte güçlük çekiyorum ya da çok uğraşmam gerekecek. Gaklıyorum diğer kargaları çağırıyorum yanıma, birlikte mücadele veriyoruz.
: 😂😂
: İnsanlar nöropazarlamaya biraz endişeli yaklaşıyor. Beynimizi okuyarak pazarlama yapılması algısı ürkütücü mü ?
: Ennn güzeliii 🙂
: Aslında nöropazarlamanın uygulamalarından sadece birisi o. Esas amaç, ürün ve hizmet piyasaya sürülmeden önce olası hedef kitlenin bunu nasıl karşılayacağını objektif olarak test edebilmeyi sağlayarak maliyetleri düşürmektir.
: Malum, piyasa başarısız ürünler mezarlığıdır bir yerde.
: Bu uygulamalar sonucunda kitleden istenen ölçüde tepki alınamadığında ürünün piyasaya sürülmeme durumu oluyor mu?
: Tabii aslında en çok film fragmanlarında ve reklamlarda kullanılıyor. Sonuçlara göre filmler tekrar elden geçirilip en iyi hale getirilebiliyor. Bu aralar bir çok fragmanın filmin kendisinden daha iyi olmasının esas nedeni o 🙂
: Ürün ve hizmeti satın almış memnun olmamış mutsuz müşteriler.
: Marka algısını da olumsuz etkileyebilecek kritik bir konu.
: Evet, o nedenle çok boyutlu çalışılan ve muhakkak alanda uzman insanlara ihtiyaç gösteren bir konudur bu
: Bu arada bana ayrılan sürenin sonuna yaklaşıyorum 🙂
: 😬 kanatlarımı daha hızlı çırpıyorum o zaman
: Hazırsan hızlı sorulara geçiyorum. Kemerlerini sıkı bağla😉
: Kitap tavsiyelerini alabilir miyim?
: Kitap tavsiyelerin siteden de var ama ilk üç istesem Dijital Karga okuyucuları için
http://www.sinancanan.net/kitaplik/
http://www.sinancanan.net/kitaplik/
: Aklı Karışıklar İçin Kılavuz – E.F. Schumacher
: Karar Anı – Jonah Lehrer
: Zamanın Coğrafyası (yazarını unuttum) 🙂
: En sevdiğin kelime?
: Müteharrik
: Robert Levine. Merak edenler için.
: Evet 🙂
: Kelime çok dikkat edici
: Karga bunu araştıracak ☺️
: Evet, “hareketli” demek ama Osmanlıca kökeni çok yönlü bir tını içerir
: Askeriyede vardır “müteharrik top”
: 👍En sevdiğin şehir bir yerli bir yabancı?
: İstanbul ve Budapeşte
: İstanbul 😍
: Steve Jobs mı Mark Zuckerberg mi? Elon Musk mı?
: Elon candır 🙂
: Onun işi uzayla 😂 diğerleri pek bir dünya işleriyle uğraştılar
: Eh işte, bir açıdan meslektaşım 😉
: Ufkun açık olsun 🙏
: WhatsApp Röportajı’nı nasıl buldun?
: Çok beğendim, gene olsun gene yaparım 🙂
: Fikrinize sağlık!
: ☺️ verdiğin bilgiler her şeyden değerli.
: Cevizlere toplamaya devam edeceğiz.