Her öğrencinin heyecan fırtınası, korkulu rüyası staj ile kariyeri başlar. İşte bu hayaller ve gerçekler dünyasında neler yapmalıyız yaptım, neler yaşıyoruz yaşadım, yazıyorum yazdım. Yıllar sonra bu satırları okuduğumda neler düşüneceğimi merak ederek “PR Uzmanı Adayı Staj Günlüğü Vol.1” başlıklı yazımızda hızlıca konuya giriyorum.
Öncelikle iyi bir yerde staj yapmayı hedeflediysek boş kaldığımız günlerimizde sıcak yataklarımızda mis gibi bir uyku çekmek yerine şirket kapılarını aşındırmayı tercih edebiliriz. Benim hikayem tam olarak böyle başladı. Sabahın erken saatlerinde yola çıkıp Sakarya’dan İstanbul’a gittim, öğrenci olduğum için en ucuz ulaşım yollarını tercih ettim, yollarda kaldım, otobüsü kaçırdım, bekletildim ama bütün bunlar beni yolumdan etmedi.
Kararlaştırdığımız saatte görüşme yapacağım kişilerin kapısına ulaşmıştım. İlk rotam olan İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden bağlantı kurduğum kişi ile verimli bir görüşme gerçekleştirdim. Sizler de çevrenizde danışabileceğiniz kişilerle bağlarınızı sıkı tutun ve iletişiminizi güçlendirin. Her görüşme size küçük de büyük de olsa yepyeni bir deneyim sağlamış oluyor. Bunun farkına o an varamıyorsunuz ama bağlantılarınız arttıkça onların gücünü daha iyi anlıyorsunuz.
İstanbul’da görüştüğüm kişi uzmanlık alanımızdan olduğu için rahatlıkla korkularımı ona açmaya karar vermiştim. Velhasıl; staj, deneyim, en önemlisi de mezun olmama sadece bir yıl kaldığı için iş bulamama korkusu tüm hücrelerimi sarmıştı. Görüştüğüm kişi anlattıkça ben düşünmeye daldım, peki neler konuştuk sizin için ayrıntıları özetleyeceğim, benim aklımda olan yaz tatilini değerlendirme fikrini açtım önce, koskoca 3 ay tatil boş durulur mu? Durulur elbet cennet ülkemizin mis gibi Güney sahilleri var, Karadeniz’i var, Ege’si var, tabi Baba banklarda sıkıntı yoksa gezersiniz arkadaşım. Lakin durum öyle değil ise dikkatlice okumaya devam etmende fayda var.
İş bulmak sandığınız kadar zor evet, fakat ilk adım sağlam bir CV hazırlamaktan geçiyor. Sağlam derken tabii ki henüz öğrenci olan, bir mağazada satış danışmanlığı bile yapmamış arkadaşlar hemen korkmayın, bende reklam ajanslarının havasını soluyup, biraz da PR da kalayım, bu da hoşuma gitmedi biraz da kurumsal iletişimi deneyeyim diyerek çeşitli yerlerde çalışmadım. Sağlam CV nasıl olur? Öğrendiklerimi hemen aktarıyorum. Arkadaşım( bu arkadaş biraz ben oluyorum )önce yabancı dil bilmiyorsan otur ve düşün bunu nasıl kazanırım diye ilk olarak bunu al cebine koy sonra, bir iki tane tasarım programı öğrenmeye bak, öğrenciyken halledersen daha avantajlı çünkü vakit bol, eğer çalışıyor isen de geç değil ama azim ve fedakârlık önemli, insanlarla kibar ve ölçülü ilişkiler kur, kim ne zaman karşına çıkacak belli olmaz, daha çok madde sayılabilir ama şimdilik bağlantım ile yaptığım görüşmeye ve kendime döneyim. Yani gerçeklere…
Bağlantı kurduğum kişi bana sizlere de az önce yukarıda bahsettiğim gibi; “İlk olarak sağlam bir CV hazırla” dedi. Benim de İngilizcem elementry seviyesinden öte değil. Ama kursa gidiyorum, gidelim, gidin! Sonrasında sadece yabancı dil değil elbette alanımız iletişim ve aslında epey geniş bir yelpazeye sahip; iletişimcisin ama neyi seviyorsun hakla ilişkiler mi? Reklamcılık mı? Gazetecilik mi? Sinemacı mı? Radyocu mu? Sosyal medyacı mı? Sen hangisisin? Tamam, işte ben reklamcılık okuyorum reklamcıyım, bunu bilemeyeceksem bölümümü boşuna mı seçtim ben? diye düşünebilirsin yani sen bu bölümlerin detayına indin mi arkadaşım? Mesela bu bahsettiğim hafta sonu ben iletişimin hiç duymadığım alt dallarını öğrendim ve haliyle direkt olarak iş bulma konusundaki heveslerim ve heyecanım eksilere indi. Mesela sinema okuyan arkadaşlar kaç tane kısa film çekti? Gazetecilik okuyanlar kaç tane haber yazdı? Reklamcılık okuyanlar kaç tane slogan buldu ve birilerine sundu? Bunlar önemli arkadaşlar sektörde ben de kendime şöyle bir köşe kapayım diyorsak bunlar çok önemli.
Görüşme çerçevesinde tavsiyeleri aldığımız gibi yanımdaki arkadaşımla birlikte İstanbul Üniversitesi’nin meşhur kapısına gidip fotoğraf çekildik, sen mi büyüksün İstanbul Üniversitesi biz mi dedim içimden lisans da değil ama yüksek lisans da tekrar geleceğim bu kapıya…
Oradan Süleymaniye’ye geçtik muazzam bir yapı ve harika bir eser, buraya kadar gelmişim diyerek birkaç fotoğraf yakalarım düşüncesiyle etrafında ve içinde epey vakit geçirmiştim. Bu esnada günü boş geçirmeyelim diye arkadaşımla birlikte alternatifleri istişare ediyorduk, ilk olarak onun önerdiği Plasenta Reklam Ajansını aradık. Plasenta Facebook’da stajyer ilanı vermişti. Bunun üzerine şuan İstanbul’dayız gelip görüşelim demek için yola koyulmadan aramaya karar verdik. Arkadaşlar küçük bir not kimseyi ya da hiçbir kurumu aramaktan çekinmeyin, en fazla açmazlar bu da karşı tarafın işine duyduğu saygıyı gösterir zaten. Telefon görüşmesi neticesinde, Plasenta bize CV mizi mail atarak onlardan gelecek cevabı beklememizi söyledi.
Bu kez de ben şansımı deneyeyim dedim; yaklaşık bir ay önce bizim üniversiteye (Sakarya Üniversitesi) kariyer günleri adı altında söyleşiye gelen PWC Denetim Vergi ve Danışmanlık Hizmetleri isimli şirketi aramaya karar verdim, şirketin telesekreteriyle uzun bir görüşmeden sonra, söyleşide de soru yağmuruna tuttuğum C.T. isimli yetkili ile görüşmek istediğimi belirttim. Plasenta’ya göre PWC’yi daha kibar bir anda yakaladık ya da genel olarak daha kibarlar. C. bey hattaydı çok sevinmiştim, derdimi anlatmaya başladım, haftanın 4 günü çalışıyorum hafta içi yalnızca Cuma günleri izinliyim, iş ve staj için görüşmeler yapmak üzere İstanbul’a geldiğimi söyledim, çok kibar bir şekilde bana önerilerde bulundu ve konuyla ilgili neler yapabileceğimizi planladı. Bu Cuma değil ama ileri bir tarihte beni ağırlayabileceğini iletti, ayrıca şahsi iletişim bilgilerini de dikkatli ve sakin bir ses tonu ile benimle paylaştı. Sadece stajyer olmak istediğiniz için bile bir randevu almak bu kadar uğraştırıcı olabiliyor. İş görüşmesi değil “staj” tekrar edeyim. Bir dip not daha; aradıkları ilk şart yabancı dil bilgisinin onlar için yeterli seviyede olması. O Cuma PWC’den de randevu alamayınca, Levent’teki plazalardan birinde, Vivaki reklam ajansında çalışan bir arkadaşımı aradım ve dedim ki, ajansa gelsek bizi yetkili birileri ile görüştürebilir misin? Siz gelin ayarlarız dedi. Biz de arkadaşımla daha Levent’e metro mu metrobüs mü nasıl hangi yolla gidileceğini bilmeden bir anda karton bardaklarla kahve almaya çalışan bir kuyrukta bulduk kendimizi, elimizde kahveler Vivaki de çalışan arkadaştan haber bekliyoruz, heyecanlıyız. Kahveleri yudumlarken şunlar geçti aklımdan; Levent’te sanki yurtdışında bir şehirdeymişim gibi hissettim kendimi çoğumuzun ailesinin garip karşılayacağı fakat Levent’te çalışıyorsanız oradakiler gibi giyinmezseniz size tuhaf gözlerle bakacakları tarzda giyinen bir sürü insan vardı etrafımda, oradan olmadığınız çok kolay anlaşılabilirdi. Arkadaşım yanımıza geldi, hani bizi içeri alacaktın dedim, reklam ajansı görecektik, arkadaşım da bana şöyle dedi; bizim ofiste iki haftada bir Cuma günleri happy hour yapılır sende ona denk geldin. Meğer içeride mesaiden sonra alkollü, eğlenmeli, dağıtmalı bir parti yapılacakmış. Ajans görme hayalimiz kursağımızda kalmış olsa da, arkadaşımın da mesaisi bitince sessiz sedasız Levent’i terk eyledik.
Ne oldu şimdi koskoca Cuma gününü böyle heba mı ettin? demeyin, İstanbul İletişimdeki bağlantım, sektörle ilgili çok detaylı çalışmalar içeren harika kitaplar ve dergiler hediye etti bana ve arkadaşıma. Levent de ise ajansların kapısına kadar gidip de nasıl tıpış tıpış geri dönülür bu deneyimi kazandık, plazaların önünde selfie çekilirken de arkadaşım ile bu iki kızı unutmayın dedik içeri almadığınız bu iletişimciler elbet sizin kapınızı tekrar çalacak.
2 Yorum. Yeni Yorum
ben de keyifle okudum teşekkür ederim
Bir reklam ajansı yöneticisi olarak şu an geçmişimden utandım 😀 Nerdeydin nereye geldin havan kime diyorum kendi kendime 😀 Bizde her zaman kapınız açık sayın Sert , her zaman bekleriz 🙂