Gülfidan Barış Hakkında: Marka-Şikayet Yönetimi-Tüketici Davranışları-Amatörce Gestalt-Anadolu Üniv.-University of Sheffield. gulfidanbaris.com
Bu sohbete gönderdiğiniz mesajlar ve yaptığınız aramalar artık uçtan uca şifrelemeyle korunmaktadır.
: Dijital dünyanın işini seven kargastik ismi Gülfidan Barış ? Seni çevrimiçi yakaladım. Sorularım var ? yazışalım mı?
: İyi akşamlar, şahane öneri, yazışalım.
: Gülfidan Barış’ı yakından tanımak isteyen Karga okurları için biraz kendinden bahseder misin? Seni senden tanıyalım 🙂
: Ticaret konuşulan bir evde büyüdüm, aile büyüklerimin çoğu işletme mezunu. İdari bilimler fakültesinin ardından yüksek lisans yapmaya başladım ve pazarlama yönetimi alanını çok severek akademik dünyada kalmaya karar verdim. Doktoramı Anadolu Üniversitesi- YÖK bursu ile İngiltere’de yaptım. O günlere ilgim küçük işletmelerin büyükler karşısındaki yaşama ve rekabet şansı idi. Ardından rekabet adına yapılan herşeyin tüketici için olduğunu kavradım. Şimdi strateji-tüketici ve marka üçgeninde çalışmalar yapıyorum.
: Memlekette ticaret zor vesselam. Zorun içinde büyümüşsün. Ama son durağın tadından yenmez: Pazarlama ?
: Pazarlama; keyifli, yaratıcı, insanın her halinden anlayan…
: unutmadan ekleyeyim işimi çok seviyorum 🙂
: Kargayı da seviyor musun ?
: Tabiki seviyorum ve severek takip ediyorum.
: Gülfidan Barış sözlüğüne danışalım müsaadenle 🙂 Tüketici kimdir? Pazarlamanın en önemli oyuncularından tüketicinin tanımını yapabilir misin?
: Tüketici deyimi ile; son kullanım amacıyla ürün ve hizmetleri satın alan, kullanan kişiyi kastederim ve anlatırım. Müşteri ise belirli bir mağaza ya da şirketten düzenli alışveriş yapan kişi olarak tanımlanabilir. Bunun yanında ticari amaçla ürün ya da hizmetleri satın alan müşterilere ise ‘ticari müşteri’ denilebilir. Ben kendi sözlüğümde bu kavramları böyle tanımladım.
: Düzenli olarak benden ceviz alan binlerce insan var 🙂 Köşeyi döndüm o zaman ?
: Bu muhteşem haber, katlanarak artmasını dilerim. Bu arada babamın sağlam bir ceviz yetiştiricisi olduğu bilgisini de paylaşayım seninle 🙂 Ortak yanımız çok yani.
: Tüketiciyi müşteriye dönüştürmek için dijitali güçlü bir araç olarak değerlendirebilir miyiz?
: Bence şu an için güçlü bir araç, gelecekte (projeksiyonum beş yıl) en güçlü araç olacak.
: Gak! Bu da muhteşem bir haber oldu 🙂 Ortak yanımızın artacağını umuyorum ?
: ? kesinlikle
: Dijitalin geleceği hakkında insanların bol miktarda soru işaretleri var. Düşüncelerin neler?
: Ben aslında çok netim. Endüstri 4.0’ı bizler yeni yeni konuşuyoruz ama Dünya 5.0’ını tartışıp bitirmek üzere. Tüm bu tartışmalara şahit olduğumda “dijital” kavramında artık soru işaretleri “Nedir-Ne değildir?” “Olur mu-olmaz mı?” dan, “Nasıl yapılır?”a kaymak zorunda.
: Her alandaki iş yapış şekilleri değişiyor evet ve hayatlarımız da değişiyor. Dünya bu kadar hızlı değişirken biz bu duruma neden geç adapte oluyoruz?
: Çünkü gelişmeleri kendimiz üretmiyoruz. Zihin buna hazır değil bizde. Biz kolaycıyız; “dur bakalım, yapsınlar biz de transfer ederiz” diye düşünüyoruz.
: kavramı çok güzel kullandınız. biz adapte oluyoruz.
: Dijitalin getirdiği kaos, dönüşüm, fırsatlar ve daha bir çok şey için zihinlerimiz üretici rolünü üstlenmeli, peki bu kadar adapte olmuşken nasıl olacak bu aydınlanma?
: Ceviz desen gani ama acaba kafaya mı atmak gerekiyor, ikram etmek yerine ?
: Ah ha ha. Aynen, kafalara dank ede ede mi olsa diye düşünüyor insan. Çünkü bizdeki aydınlanma nasıl olacak?
: Endüstride yenilik, değişim ve dönüşüm ya tüketicinin bu konudaki isteği ve talebi ile oluyor, ya da işletme yeniliği, yaşamı dönüştürecek şeyleri keşfedip bak tüketicim senin için yaptım diyebiliyor. Bizde bu iki uçta hareket yokken nasıl dönüşeceğiz?
: Benim içgörüm bizdeki dönüşüm tüketiciden başlayacak. Onlar talep edecek.
: Gözümüzü tüketiciye çeviriyoruz o zaman; Dijital dönüşüm, markaların içinde bulunduğu zihin savaşında kültürleri değişmesi için tetiklerken, tüketici alışkanlıkları nereye evriliyor?
: Dijitalin verdiği imkanlarla dersine çalışan bir tüketici grubu var. Hatta markalara ders veren desek yanlış olmaz ?
: Tüketici artık zamandan mekandan ve bağlamdan her an bağımsız olabileceğini ancak istediği her an da bu kavramlarla bütünleşebileceğini biliyor. Online mağaza gezip offline alışveriş yapabiliyor. Ya da AVM’de deneyip dijitalde ürünü istediği renkte ve tasarımda şekillendirip satınalım yapabiliyor. Satın alma noktası Çin, Almanya olabilir. Emekli bir öğretmen tanıdığım jant alıyor Almanya’dan. Özetle seçeneklerini inanılmaz çeşitlendirebilen bir tüketici kitlesi var. tam olarak dediğin gibi çalışkan tüketici.
: Bir de dijitale ve fırsatlarına uzak, yaşam tarzı bunu desteklemeyen tüketici kitlesi var.
: Ben bir gökyüzündeyim bir Facebook’ta bir Instagram’da bir burada dijital çok acayip ?
: Hımm aslında belki bu da bir illüzyon markalar için. Çünkü Facebook’u, Instagramı olan her tüketici dijitale yakın olduğunun pek de farkında olmayabiliyor. Tıpkı çok fonksiyonlu cep telefonunu sadece arama yaparken ya da fotoğraf çekerken kullanan kişiler gibi.
: Kargayı takip etsinler, okusunlar ? dijitali ve akıllı teknolojileri nasıl kullanacaklarını iyi öğrenirler?
: Şunu söyleyip son sorunuza geçeyim ben: bizlerin dijitali gerçekten anlaması, keşfetmesi ve markalar için anlamlı bir sürece dönüştürmesi gerek.
: Evet karga takip edilsin!
: ? ?
: Dijital ile beraber değişen konulardan biri de şikayet yönetimi. Türkiye’de markalar şikayet yönetiminde yeterince güçlüler mi?
: Dijitalin pazarlamaya en hızlı girdiği yer şikayet yönetimi.
: Hep derim, tüketicinin elinde sesini duyurabileceği sosyal medya varken, o şikayetler ya çözülür ya çözülür.
: Pek çok işletmenin aman takipçi sayım artsın aman şu şikayet time-line’da geriye düşşün’den öte kaygıları yok. Oysa dijital tüketiciye inanılmaz güç verdi.
: Tüketici 140 karakter ile şahane küfürler edebiliyor markaya. İşin özü canı yanmış tüketiciye potansiyel tüketiciler daha çok inanıyor.
: Şikayet yönetiminde dili nasıl kurgulamak gerekiyor? Kültürel kodlarımızı da baz alırsak…
: Şikayet yönetiminde dil konusu en önemli konu, zira klişe söz ne söylediğin değil nasıl söylediğin önemlidir. Ama dilden önce öfke kontrolü gelir. Markaların en zorlandığı konu öfkelenen müşteri ile iletişimdir. Madem markalara bir kaç tüyo vereceğiz; ben onlara Plutchik Duygu çarkını çalışmalarını öneririm.
: İnsanların işini severek yapmaları en büyük hayalleri arasında yer alıyor. Bunun için bir formülün var mı?
: İşini severek yapan biri olarak ?
: Hımm
: Bireyin işini sevmesinin koşulu bence işi ile kendini gerçekleştirmek istemesidir.
: Bir meselesi, söylenecek sözü, yapılacak eylemi, üretilecek şeyi olan için bu engellenemez, sel gibi bir akıştır.
: Eğer kendilerini bulmak iştiyorlarsa o akışa bıraksınlar kendilerini. Önerim bu.
: Kendini yönetirsen dünyayı yönetecek gücü bulabilirsin diyen Platon yöneticiliğe nokta atışı yapmış.
: Platon bu! 🙂
: İşletme sahipleri, markalar için önemli bir konuya değinmek istiyorum: “Memnun edilemeyen müşteriler”
: Sana bir sır vereceğim, her müşterinin memnun edilmesi iyidir ama şart değildir.
: memnun edilemeyen müşteri ise pimi çekilmiş el bombası gibidir
: ??
: işletmeyi sessiz sedasız terk etmek ile cümle aleme rezil etmek arasında bir dolu seçeneğe sahiptir memnun edilemeyen müşteriler.
: Oysa bir işletmenin tek seçeneği vardır; memnuniyeti ve memnuniyetsizliği yönetmek .
: Bu kitlenin doğru kanalize edilmesi ve kaybedilmemesi için hangi argümanları kullanmak gerekir?
: sistematik bir şikayet yönetimine sahip olmak
: müşteriyi anlamaya ve kazanmaya niyetli olduğunu hissettirmek
: sorunu tüm iyi niyeti ile ele alıp çözüm sunmak ve
: yaşanılan memnuniyetsizlikten ders alıp bir daha yaşanmaması için tüm iş süreçlerini iyileştirmek
: Sosyal medya bu iletişim içim biçilmiş kaftan. İnsanlaştırma yapmak ve bu gelişimi müşteriye anlatmak sosyal medya ile mümkün.
: Kesinlikle
: hem artık tüketici de sosyal medyadan çözüm arıyor. Artık işletmeleri arayan yok, sosyal medya hesabına yazıyor herkes
: Memnuniyetsizlik yaşadığınız bir marka oldu mu?
: Olmaz mı? Çokk
: Bir seferinde ofisimi bastı memnuniyetsizlik yaşadığım marka, tehdit kıyamet
: Ardından onları dinledik, çay kahve içtik, sorunu çözdük ve gelecek güzel günlerde buluşmak üzere el sıkıştık vedalaştık. Neticede biz bu konuda kitap yazdık.
: Ortaçağ markası sanırım. Bu yüzyıla ait olmamalı.
: ?
: Kitapta yazıyor diyorsun ? Alın okuyun nasiplenin değerli okur ?
: Okunsun diye yazdım, ne kadar çok okunursa o kadar çok mutlu olurum.
: Pazarlama aslında kaostan farksız. Temelinde zihinleri birbirinden bağımsız insanlar var. Baş etmek için özel yöntemlerin var mı?
: Anlamaya çalışmak en özel yöntemim. Bireyi, sakladığı/gizlediği, kendine bile itiraf edemediği “temel ihtiyacını” anlarsam herşeyi kavrarım diye düşünüyorum. Ve yıllar içinde öğrendim ki hepimiz farklı şekillerde ortaya çıkan-farklı cümlelerle ifade edilen benzer ihtiyaçlara sahibiz aslında.
: Pazarlama açısından Dünya ve Türkiye kıyası yaparsak neredeyiz nasılız?
: Hımm. Biz tüketicinin lokomotif olduğu bir evreyi yaşıyoruz diye düşünüyorum. Gidilecek yolumuz çok, hiç konuşmadığımız öyle çok pazarlama değişkeni, tüketim eğilimi var ki.
: Türkiye’de pazarlamayı takip edebileceğimiz duayen diyebileceğimiz isimler hangileri?
: Dikkatini çekmişse ben gökkuşağı seven biriyim, bu alandaki herkesin alanı zenginleştirdiğine inanıyorum. Gestalt felsefesi şöyle der: “Bütün, parçalarından daha büyüktür.” Bu inancım nedeni ile duayen “şu mudur bu mudur” diye düşünmedim hiç.
: Karga bu felsefeyi sevdi, gökkuşağı kadar hem de ?
: Ooo süper!
: Başarılı bulduğun, meraklısına ilham olacak pazarlama örnekleri alabilir miyiz? Pazarlamacı adayları için faydalı olacaktır.
: Richard Brandson hayranıyım, onun markalarını hep çok yakından takip ediyorum. Evien su gibi bir ürünü markaşaltırdı bu çok ilham verici. felsefesi olan markaları patagonia misal seviyorum. Çok sevgi dolu çıktım sanırım ki ???
: Pazarlamaya sevgi katmak eşsiz bir lezzet ortaya çıkarıyor ?
: İçinde sevgi olmayan işlerde yokum!
: Kitap tavsiyelerinizi alalım…
: Dan Ariely’den her şeyi okuyabilirler, keyif alacaklarını ve çok öğreneceklerini garanti ederim.
: En sevdiğin şehir?
: En sevdiğim şehir tüm dünyayı gezmek her şehri sevmek istiyorum.
: En sevdiğin renk nedir?
: En sevdiğim renk de yok ben gökkuşağına hayranım.
: En sık kullandığın sosyal ağ
: Twitter en sevdiğim sosyal ağ.
: Değişime, yeniliğe açık bir iş olarak WhatsApp röportajını nasıl buldun?
: Bir de sevgi dolu ?
: Bayıldım.
: Röportaj için önereceğin isimler var mı?
: Evet, Yavuz Odabaşı hocam ile şahane ve felsefik bir söyleşi yapabilirsiniz.
: Bir de yüzyıllık markalar derneğinden ve bu topraklara marka olarak emeği geçmiş çoğu marka ile çalışan Asude Alkaylı’yı dinlemek okumak çok şahane olabilir.
: Kargastik sohbetlerde sevgi dolu ve dijital kalman, üretmen, Kargayı unutmaman dileğiyle Gülfidan Barış. Bir sonraki gökkuşağında görüşmek üzere ?
: Görüşürüz, renkli keyifli nice sohbetler.