En Güzelinden Amerika Gezi Notları Vol.5 Field Doğal Tarih Müzesi

Field Doğal Tarih Müzesi

En Güzelinden Amerika Gezi Notları’na Field Doğal Tarih Müzesi ile devam ediyoruz. 25 Aralık’tan itibaren Amerika Birleşik Devletleri, Illinois eyaleti, Şikago şehrinde ikamet ederek, buraları gagalamaya devam etmekteyim.

Şikago, tarihinde geçirdiği büyük bir yangından sonra günümüzdeki mimarisine ulaşmıştır. 1871 yılında meydana gelen bu yangından sonra tüm Şikago yerle bir olmuş, 300 kişi bu yangında yaşamını yitirmiş, yüzlerce insan yaralanmış ve 200 milyon dolar hasar meydana gelmiştir. Yangın sonrasında şehir merkezinde sadece 2 tane bina ayakta kalmıştır. Bu binaları ise, merkeze indiğinizde diğerlerinden ayırt edebiliyorsunuz. Döneminde su deposu olarak kullanılan bu iki bina, günümüzde ‘water tower (su kulesi)’ olarak varlığını devam ettirmektedir.

Geçmişten günümüze bakıldığında yangının neden çıktığı konusunda çok fazla rivayetin ortalarda dolandığını görebiliyorsunuz. Bunlar arasında bir ineğin gaz lambasına çarparak samanları yaktığı, evsiz insanların ısınmak için ateş yaktıkları ve bunun sonucunda tüm şehrin alev aldığı veya bir meteorun düşmesi sonucu büyük yangının oluştuğu görüşleri halk arasında kararlaştırılamayan görüşlerden sadece bir kaçı. Bu ihtimallerin hepsi olabilir aslında.

Çok kurak geçen 1871 yazında Şikago’da çiftçilikte çok yaygın, evsiz insanlarda fazla ve günümüzde bile hala meteor düşmeye devam ediyor. Hatta bir kaç gün evveline bakarsak, büyük bir meteorun göl kenarına düştüğünü görebilmekteyiz. Ben ülkemde böyle bir olay ile daha karşılaşamadım. Ancak Amerika, olayların memleketi gibi sürekli bir atraksiyon içerisinde şu son dönemlerde. Bu konuya bir de bilimsel açıdan bakacak olursak, (belki bu sefer de İsviçreli bilim insanlarıdır) bilim insanları yangının meteor taşının düşmesi ile gerçekleştiğini iddia etmekte ve bunu da bir çeşit ile kanıtlamaktadırlar. Çünkü şehir merkezinde bulunan Field Doğal Tarih Müzesi’nde düşen meteor taşının da yer aldığı ve olayın tarihi açıklamaları ile anlatılması sergileniyor. Ancak insanların ilgisini çekmemiş olacak ki, bunun yanı sıra ütopik hikayeler de hala üretilmeye devam ediyor.

Field Doğal Tarih Müzesi cephe

1871 yılında yaşanan feci yangının da anlatıldığı Field Doğal Tarih Müzesi mekanını siz karga okuyucuları için gezdim. Gündüz girdiğim mekandan karanlıklar eşliğinde, ayaklarımın üzerine basamaz, başım döner bir halde çıktım. Peki kimdir bu doğal tarihin aşamaları ile gösterildiği Field Doğal Tarih Müzesi?

Dünyanın en büyük müzelerinden gösterilen Field Doğal Tarih Müzesi, 1893 yılında kurulmuştur. İlk açıldığından bu yana şehir merkezinin çeşitli yerlerinde, çeşitli adlar ile varlığını korumuştur. Aslında buranın en büyük özelliği dijital dünyaya ayak uydurarak, tüm görselleri dijital ile desteklemeleridir. Gezerken, her alanda üç boyutlu görseller ile, bu görsellerin tarihlendirmeleri, ışıklandırmaları, bilgilendirmeleri ile karşılaşabiliyorsunuz. Tam da önemli noktası sanırım bu durum. Sadece bakarak gezmiyorsunuz, görerek, öğrenerek ilerliyorsunuz.

Field Doğal Tarih Müzesi

Mekânsal olarak fazlasıyla büyük bir yapıya sahip. Buna rağmen, bölüm bölüm ayrılan yerler sayesinde, hiç bir malzeme birbirine girmeden ilerlemek mümkün. Zaten bir noktadan girdikten sonra, çıkacak başka yol bulamadığınızdan, peşi sıra ayrılan bölümlere girmek zorunda kalıyorsunuz ve zorunlu olarak gezmek durumunda kalıyorsunuz. Belirli aralıklarla da koltuklar, dinlene dinlene gezmeniz için ideal. Ben sonlara doğru o kadar yorulmuştum ki, yanımıza aldığımız azıklar ile piknik molası vererek peşi sıra, azıcık şekerleme yapmış bile olabilirim.

Benim ilgimi en çok çeken alanlardan bir tanesi, büyük patlamadan (big bang) itibaren, girişinde tarihlerinin de yer aldığı geçmişten günümüze çağlar için ayrılan bölümler idi. Canlandırmalar o kadar yerinde idi ki, 250 milyon yıl önce yazılan yerden içeri girdiğinizde, sanki o anda yaşamaya başlıyorsunuz. Hatta bir alanda, mezar kazısında çıkartılan insan iskeletinden canlandırması yapılan, balmumundan orijinal yüz betimlenmiş bir kadın tasviri vardı. Bu çok basit bir olay gibi gözükse de aslında yıllar yıllar yıllar önce yaşamış bir insan ile benzerliğinizi gördüğünüzde çok enteresan hissetmenize neden olabiliyor. Aynı canlandırma tekniğini Anadolu’da yapılan höyük kazısında çıkarılan bir prensese uygulanmış ve dünyanın en büyük sualtı arkeolojisi müzeleri arasında gösterilen Bodrum Kalesi’nde sergiye çıkarılmıştı, halen gidip görebilme şansınız mevcut. Gördüğünüz zaman ne demek istediğimi sanırım hissedebileceksiniz.

Field Doğal Tarih Müzesi dinozorlar

Ayrıca dinozorların tam boyutları ile müzedeki yerini alması olağanüstü bir durum bana göre. Zira ülkemizde bunun eksikliğini hissettiğimi belirtmek isterim. Hem dinozorları hem nesli tükenmiş tüm hayvanları görerek dokunabiliyor hem de onlar hakkında detaylı bilgilere sahip olabiliyorsunuz. Ama müzenin ‘Darwin Teorisi’ne göre kurulduğunu hatırlatmam gerekiyor. Zira baştan sona buna göre şekillenen müzede, bu teoriye göre anlatımlar ve tasvirler yapılıyor.

Bir diğer ilgi çekici alan ise, Mısır sergisinde yer alan Mumyalar. Mumyanın nasıl yapıldığından, neden yapıldığına, nerelerde yer aldığından, mumyaların orijinal hallerine kadar hepsini, Mısır yerleşimi içerisinde gezmeniz mümkün. Ayrıca, Mısır piramitlerinin nasıl yapıldığını, orijinal piramit taşına dokunarak öğrenebiliyorsunuz.

Bunların dışında bir de fosil tarihlemesi yapan bir laboratuvarı içeride görmek mümkün. Bir arkeolog olarak, en keyif aldığım yerlerden bir tanesi o laboratuvar camekanının ardında durup, içeriyi seyretmekti. İçeriye girip, durun ben arkeoloğum dememek için kendimi zor tutmuş, bir o kadar da içerlemiştim.

Şubat ayı boyunca tüm Amerika vatandaşlarına ücretsiz yapılan Field Doğal Tarih Müzesi, hafta sonu da hafta içi de ziyaretçi akınına uğruyor. Buradan, belirli dönemler bizim de nadide müzelerimizin herkesin girebileceği şekilde ücretsiz olmasını ilgili makamlardan talep edelim. Zira dijital dünya ile desteklenmese bile, eşsiz buluntuları ile Topkapı Sarayı ve türevlerinin vatandaşlarımız tarafından görülmesi bizleri ziyadesi ile memnun edecektir.

O zaman bu vesile ile buradan, müzeciler, arkeologlar, sanat tarihçileri, öğretmenler, öğrenciler, sosyologlar, memurlar, atanmayı bekleyenler, atanamayanlar ve tüm dünyada bulunan vatandaşlarımıza ayrıca İsviçreli bilim insanlarına selam gönderip, Michigan Gölü üzerinden hepsine el sallayalım.

Selamımızı kargalar size ulaştıracaktır. Yine en güzelinden diyelim o halde.

Bir sonraki En Güzelinden Amerika Gezi Notları yazısında görüşmek üzere.

Amerika’yı gagalamaya devam, her şey güzel olacak.

İlginizi Çekebilir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

Sonraki yazı
Influencer Days – Web Analytics 21 Şubat’ta Pazarlama Etkinliği
Önceki yazı
Tohum Kutusu