En Güzelinden Amerika Gezi Notları Vol.9 – Yemek Kültürü

En Güzelinden Amerika Gezi Notları Vol.9 - Yemek Kültürü

Amerika’ya gidenler sürekli dile getirirler. Hem orada rahat olduklarından hem de kendilerini yabancı hissetmediklerinden. Bu durum, aslında ülkede yaşayan bir çok kesimin yabancı olduğundan ve bunlara ek olarak, çooook önceden yabancı olarak gelen insanların yabancılara alışkın olmasından kaynaklanıyor. Önceki yazılarımızda ‘göçmenlerin ulusu’ olarak bahsetmiştik. Bu yazımızda da öncekilerin devamı niteliğinde, göçmenlerin oluşturduğu yemek kültürlerine bir göz atalım. O halde, En Güzelinden Amerika Gezi Notları’ na kaldığımız yerden devam edelim.

Dışarılarda yürüdüğünüz de, merkez dışında yaşayan hiç bir yeri göremezsiniz. Hele ki Şikago, İstanbul gibi yaşayan bir şehir asla değil. İnsanların belli bir düzeni var. İşe gitmek, akşamları bir iki kadeh bir şeyler içmek, haftanın belirli günleri dışarıda yemek yemek. Bunu da genellikle hafta sonları yapıyorlar. Zaten hafta içi 23.00’de şöyle bir sokakta dolandığınızda yanan ışık görmüyorsunuz. Çünkü neredeyse 5.00’te hayat başlıyor.

Dışarıda olduklarında genellikle insanları restoranlarda görmeniz mümkün. Çok çeşitli yemek kültürüne sahip oldukları için, aslında göçmenlerin oluşturduğu düzenin geleneksel bir kültür halini aldığını görebiliyoruz. En çok sevilen yemek kültürlerini sizler için denedim.

En Güzelinden Amerika Gezi Notları Vol.9 - Yemek Kültürü

Thai Yemeği: İlk tanımlayabileceğim iki kelime, tatlı-tuzlu. Sebzeli noodle söylediğimde enteresan bir şekilde yer fıstığı ile birlikte geldi. Üzerine de bolca dökmüşlerdi. Yediğinizde tatlımsı tuzlumsu bir tat bırakıyor. Ama yenilebilir, kötü değildi. Fiyatları da gayet uygun.

Gitmiş olduğum restoranda, yemeğimin içinden enteresan bir şey çıktığından mütevellit, hem yemeğin tadına bakmış oldum hem de yemeğimi ücretsiz yedim. Bir turisti en mutlu eden olaydır sanıyorum.

Meksika Yemeği: İyi ki denemişim dediklerimden birisi idi. Gitmiş olduğumuz yer, Meksika müziklerinin çalındığı, nezih güzel bir yerdi. Tatmak amacı ile ortaya 3 çeşit yemek söyledik. Porsiyonlar o kadar büyüktü ki, 3 kişi çok aç olmamıza rağmen, son tabak rağbet görmedi. Gerçi burada nerede yerseniz yiyin, tüm porsiyonlar çok büyük. Yemekler bizdekiler gibiydi. Hepsinin yanında bir kere pilav, ekmek vardı. Çok acı dedikleri yemekler bizim normal acımız gibiydi. Ama en keyifli, en doyurucu yediğim yemekler listesinde Meksika başı çekiyor. Yemek gelmeden önce de, ekmek ile acı sos geliyor masaya, tam bir kebapçıda gibi hissediyorsunuz kendinizi, müzik çalmaya başlayana kadar.

İtalyan Yemeği: Nerede farklı İtalyan Pizza’sı deneniyor, ben oradaydım. Kırk çeşit pizza yedim desem abartmamış olurum. 45 dakika beklediğinizden tutun, sizin seçtiğiniz malzemelerle 15 dakika içinde odun ateşinde pişen pizzaya kadar hepsi ama hepsi birbirinden güzeldi. Zaten dışarıda zorda mı kaldınız, pizzacı mı var söyleyin bir dilim peynirli pizza karnınız doysun. Dilimleri de buranın iki buçuk dilimine denk düşüyor.

Hint Yemeği: Adını bile söyleyince mideme kramplar giriyor. Ülkedeki tüm soğanlar, baharatlar, acılar, köriler tek bir yemekte toplaşmış, halaya durmuşlar gibi. Baharat kokusu, üzerinizden 3 gün çıkmazken, acısı kalbinizde kendisini ömür boyu muhafaza ediyor.

Japon Yemeği: Suşi’yi alıyorum, gerisine karışmıyorum. Balık ağırlıklı besleniyorlar. Yosun çorbaları tarzında yemekleri seviyorlar. Boşuna hepsi incecik ve enerjik değil. Yemekler az porsiyon ama enerji yapıcı. Hintliler gibi, köriyi bolca kullanıyorlar.

Çin Yemeği: Böceklere, kertenkelelere hiç girmiyorum. Çin mahallesinde biraz yazmıştım restoranların tarzını. Ancak Thai ve Japon kültürüyle beraber sayılabilir. Noodlelar, Çin börekleri en meşhurlarından.

Yunan Mutfağı: Akdeniz mutfağını hemen hemen herkes bilir. Kopyalayıp, buraya yapıştırabiliriz. Ege memleketlerinde ki gibi tüm yemekler zeytinyağlı. İmam Bayıldı, Musakka, kahve, baklava, kebap menülerini oluşturuyor. En yabancılık çekmediğiniz mutfak burası. Zaten Yunan restoranına gittiğinizde, Ege’de bir yerde yemek yemeye gitmişsiniz gibi benimsiyorsunuz.

Türk Mutfağı: Bana ilk kebap yer misin, baklava ister misin, lahmacun canın çekti mi gibi sorular sorduklarında heyecan yapmıştım. Bu yüzden Türk restoranına gittiğimizde ilk istediğim şey kebap oldu. Kebabı nasıl Amerikanlaştırırlar demeyin. Gerçekten kebap has halinden uzaklaşmış, enteresan bir şeye dönüştürülmüş. İçinde acayip soslar, enteresan yeşilliklerle benim ponçik kebabım garip bir şeye dönüştürülmüş. Ben çok sevip, iyi yapan yerlerde yediğimden mi bilmiyorum, pek sevemedim. Ama Amerika’da yaşayan insanlar tarafından çok sevilmiş olacak ki, Türk lokantaları herkes tarafından çok seviliyor.

Genel olarak söylemem gerekirse, herkes her mutfağı yiyebiliyor. Fast-food tüketimi çok yoğun. En sakin sokakta bile ulaşabileceğiniz fast-food dükkanları var. Porsiyonlar aşırı büyük. En lüks restorana bile gitseniz 2 kişi en fazla 150 dolara doyurucu bir yemek yiyebiliyorsunuz. İçeceklerin hepsinde, alkol dışında, bardağa para veriyorsunuz. Yemek bitene kadar içeceğiniz sürekli yenileniyor. Yemeklerden önce her yerde, atıştırmalık yiyecekler getiriliyor. Restoranlar loş ışık kullanıyor, sarı ışık bir süre sonra sinirlerinizi bozuyor. Her masada suyunuz hazır. Siz gidene kadar buzlu olarak servis ediliyor. Her yerde bahşiş zorunluluğu var. Garsonlar çok ucuz maaşlı (bazen maaşsız) çalıştıkları için, bahşiş onlar için çok önemli. Yüzde 10, 20.. dilimler halinde bahşişi seçip ödüyorsunuz. Servisler o yüzden güzel oluyor. Suratsız garsona denk gelemedim diyebilirim. Bir rivayete göre de, eğer bir yerde bahşiş bırakmadan çıkıyor ve ikinci defa gidiyorsanız, yemeğinize tükürüyorlarmış. Ben bilmem. Amerikalılar öyle diyor.

Suşi, pizza, sandviç, donut fazlalığı ile turlarımı tamamlamaya devam ediyorum.

O zaman yeni yazıda görüşmek üzere diyelim. Her şey güzel olacak.

İlginizi Çekebilir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

Sonraki yazı
Sosyal Medya, İnternet ve Teknoloji Üçgeni
Önceki yazı
Yürüyen Ölüler Takipçilerine Müjde: Zombi Emojisi