Günler peşi sıra ilerleyip, sona doğru yaklaşırken kaldığımız yer olan En Güzelinden Amerika Gezi Notlarına devam edelim.
Amerika Birleşik Devletleri, 2014 yılında yapılmış olan araştırmalara göre, 319 milyon vatandaşı bünyesinde barındırmaktadır. Bu vatandaşlarından 45 milyonunu göçmenler oluşturarak, Amerika nüfusunun %14.3’ünü kapsamaktadır. Sadece Şikago şehrinde bile 8.504.753 göçmen yaşamaktadır. Tabi burada legal rakamlardan bahsediyoruz. İllegal olarak 70 milyona dayandığını bile söyleyenler mevcut. Son dönemlerdeki araştırmalara bakarak söylesek de, keşfedildiği andan itibaren göç akınlarının yaşandığını da hatırlatmamız gerekiyor. Bu yüzden tamamına yakınını göçmenlerin oluşturduğu bu ülkede kompleks bir yapının olduğunu söylemek mümkün. Her milletten, her dinden, her türden insanı görebiliyorsunuz.
1961-63 yılları arasında Amerika’da başkanlık görevini yapan John F. Kennedy’yi hemen hemen hepimiz tanırız. 1958 yılında Senatörlük görevini yerine getirirken, ‘A Nation of Immigrations (Göçmenlerin Ulusu)’ kitabını yazmış ve Amerikalı göçmenleri yazmıştır. Kennedy’e göre, Amerika’nın şekillenmesinde, gelişmesinde ve gelecekteki oluşacak konumları, bu güne kadar yaşanılan göçler sağlamış ve sağlamaya da devam edecektir. 1958 yılına kadar, göçler ile şekillenen Amerika’da günümüzde de aynı durum devam etmektedir. Yılda yüzlerce kişinin göçmen olarak geldiği ve sığınma talep ettiği Amerika’da yerel yaşamı göç ile gelen insanlar oluşturmaktadır. Kennedy’e göre, göç ile gelen insanlar eski geleneklerinin yanında gelecek inşası ile özgürlüklerinin oluşmasını istemelerinin, Amerika’nın temelini oluşturduğunu söylemektedir.
Tabi bu durum mahallelerden, yemek kültürüne, marketlere, gece hayatına, alışveriş ortamlarına kadar her yerde değişkenlik olarak görülse de zaman içerisinde göçmenlerin oluşturdukları her şey ‘Amerikan Kültürü’ olarak literatürdeki yerini almıştır. ‘Amerikan Kültürü’ olarak şekillenen olgulardan bir tanesi de marketlerdir.
Kendi çapımda amatör bir örneklem yaparak, marketleri incelemeye karar verdim. Merkezde ve 5 tane bölgesel alanda yapmış olduğum incelemelere göre marketler ile alakalı bir nefeste şunları diyebilirim:
- Taze meyve, sebze ve etleri uçak ile ülkeye sokmanız yasak.
- Sera ürünü çok nadir bulunuyor. Gemilerle taze yiyecekler mevsiminde getirildiği için, yiyecek sıkıntınız hiç olmuyor. Karda ve soğukta taze domates keyfi yapabiliyorsunuz.
- Bazı marketlerin dışında açık yeşillik bulmanız mümkün değil. Onlarda sürekli ıslatılarak taze tutuluyor. Geri kalan yerlerde ise hepsi paketli.
- Paketler halinde, çok ama çok ucuza etli, tavuklu, yağlı, salçalı yemekler bulabiliyorsunuz.
- İçeceklerin fiyatları çok uygun. 2.5 litrelik asitli içecekleri 2-3 dolara alabiliyorsunuz. Bu yüzden asitli içeceklere çok rağbet var.
- Aklınıza gelebilecek her türlü malzemeyi marketlerden edinebiliyorsunuz. Bunların arasında hediye çekleri de var. Eğer bir eve hediye almak istiyorsanız, bütçenize göre hediye çeki seçebilirsiniz. Örneğin, McDonalds’tan 100 dolarlık, Apple’dan 500 dolarlık hediye kartı gibi. Kartı seçip ödemenizi yapmanız yeterli oluyor.
- Büyük marketler de pastalardan, fırın ürünlerine, açık büfelerden, sebze-meyvelere kadar aradığınız her şeyi bulabiliyorsunuz. Fırın var ise, ekmek o anda pişip, tezgaha konuluyor veya suşiler alındıkça, tezgahın ardındaki asyalı insanlar tarafından tazeleri yapılıp konuluyor (Suşilerin tabağını 6 dolara almanız mümkün).
- Etler genel olarak ucuz olsa da, domuz eti çok çok çok ucuz (Kilosunu 6 dolara satın alabilirsiniz). Her yerde ve alanda domuz ürünleri bulunuyor. Yemeklerde de aşırı domuz eti kullanılıyor. Kahvaltılarını da yoğunlukla yumurta ve domuz eti ile yapıyorlar.
- Her yerde peynir fazlalığı var. Ben bu kadar peyniri hayatımda bir arada görmedim. Adlarını öğrenip, akılda tutmak bile yıllarca sürer. Jerry’nin yediği peyniri de buldum. Bulduğumda çok mutlu olmuştum ama affedin böyle leş bir peynir olamaz. Tabi bu kadar peynirin içinden sadece, 2 tanesini yiyip, ülkemdeki 4 TL’lik beyaz peyniri çok özlediğimi söylemem gerekiyor.
- Kavun, karpuz dilim dilim satılıyor.
- Banka kartı ile alışveriş yaparsanız, ‘cash back (geri nakit)’ almanız mümkün. Yani bankamatik olarak kasayı kullanabiliyorsunuz.
- Poşet kullanımı Şikago’da yasaklandı. Aslında yasaktan ziyade geri dönüşüm desteği için ücretlendirildi. Poşet almak istiyorsanız, 0.07 sent yani, 25 kuruş vermek zorundasınız. Yeni bir uygulama olduğu için, bazı marketler malzeme kolilerini atmayıp, size yardımcı olmaya çalışıyor.
- Kilo yerine pound ölçü birimi kullanılıyor. (1 kg=2 pound)
- Etiket fiyatına KDV ücreti dahil değil. Vergi eklendiği için, etiket fiyatı ile kasa fiyatı birbirinden farklı. Bunun yanında her şehrin KDV ücretlendirmesi de, malzemelerin fiyatları da farklı. Merkeze indikçe bu yüzden fiyatlar artıyor (Muzun tanesi 0.30 sentten merkeze indikçe 0.50 sente çıkabiliyor)
- Günlük olarak kakaolu sütünüzü kiloluk olarak alabilirsiniz.
- Bir yumurtanın fiyatı, tavuğun beslenme ve büyüme şekline göre değişiyor (Vegan tavuk, otlayan tavuk, yemlenen tavuk gibi).
- Türkiye’den gelen markaların satışlarını hemen hemen her yerde görebiliyorsunuz.
- Helal malzemeleri, Arap marketlerinden almanız mümkün. Ayrıca çok güzel nargileleri var.
- Marketlerin tadımlık kısımları en sevdiğim mekanlardan, gezerken karnınızı doyurabiliyorsunuz. Tadımlıkları gayet doyurucu olabiliyor, istediğiniz kadar yemenize izin veriyorlar. İsterseniz sandalye çekin oturun, kimse karışmıyor.
- Bazı marketlerde taze sıkılmış portakal suyunu gözünüzün önünde sıkıp, o anda alabiliyorsunuz.
- Bölüm bölüm ülkelere göre, kültür ürünlerini görebiliyorsunuz (1. Polonya Ürünleri, 2. Türk Ürünleri, 3. Yunan Ürünleri-Yunan ve Türk ürünlerini genel olarak aynı koridora koyuyorlar)
- Kıyafet indirimi gibi, yiyecek indirimleri oluyor. Belirli dönemlerde belirli yiyeceklere indirimler geliyor.
(Fiyatları ülkemiz para birimine çevirmeden sadece burası üzerinden değerlendirmek ücretleri anlamak açısından yararlı olacaktır.)
Bu şekliyle Türkiye’de yer alan bir kaç büyük alışveriş merkezi marketine benzetebiliriz. Şekilsel olarak çok benziyor ama buradaki paketli ürünler de dahil her şeyi taze olarak alabiliyorsunuz. Zaten beğenmez iseniz, geri iade etmeniz mümkün. Sebebini kimse sormuyor. Eğer yiyeceği beğenmiyorsanız, yenisini derhal size veriyorlar ya da para iadesi yapıyorlar. Acaba yalan mı diyor diye kimse düşünmüyor. Geri iadede sorun çıkarmıyor çünkü sizin beyanınız senediniz olarak görülüyor.
Buradaki bir çok sistemi beğenmesem de, marketlerini, taze yiyecek politikalarını ve ucuzluklarını çok sevdim. Bunların yanında, saatlerce öylesine gezip, satış elemanları ile sohbet etmek konuşmamı biraz ilerletti. Çok fazla yabancı olduğu için, aslında herkes konuşamayan insana alışkın. Bu yüzden yardımcı olmaya çalışıyorlar ve bir süre sonra çekingenliğinizi atıyorsunuz.
Göçmenlerin oluşturduğu bir ülkede bir süre sonra fark ediyorsunuz ki, tüm insanların oluşturduğu kültürler buranın tüm sistemini oluşturmaktadır. Güzel bir hayat hayali kurup yola çıkan insanların, düzenlerini kurduktan sonra, geri gönderilecek miyim düşüncesi olmadan yaşayacağı günler için tekrar diyelim.